ŞERÎF Ebû Abdullah Kureşî

Ebû Abdullah Kureşî hazretleri Mısır’da yetişen evliyânın büyüklerindendir. Hazreti Hasen soyundandır. Âriflerin ileri, gelenlerinden ve açık kerâmetleri görünen bir zât idi. 599 (m. 1202) senesinde Beyt-i Makdis’de vefât etti. Kabri hâlen ziyâret edilmektedir. Burada yapılan duâların kabûl olduğu çok tecrübe edilmiştir.
Ebû Abdullah Kureşî hazretleri, cüzzam hastalığına yakalandı. Namaz vakitlerinde bu hastalık tamamen yok olur, namazdan sonra tekrar bedeninde görülürdü. Ebû Abdullah Kureşî’nin birçok kerâmetleri ve menkıbeleri vardır.
Ebû Abdullah bin Es’âd, Abdullah Kureşî’nin şöyle anlattığını nakletti: Bana hocam Ebü’r-Rabî bir gün şöyle dedi: “Sana bitmek tükenmek bilmeyen bir hazîne öğreteyim mi?” Ben de, “Evet” deyince, Ebü’r-Rabî bana, “Şu duâyı devamlı oku” dedi. Okumamı istediği duâ şöyle idi:
“Yâ Allah, yâ Vâhid, yâ Mûcid, yâ Cevâd, yâ Bâsıt, yâ Kerîm, yâ Vehhâb, yâ ze’t-Tavl, yâ Ganî, yâ Mugnî, yâ Fettâh, yâ Razzâk, yâ Alîm, yâ Hayy, yâ Kayyûm, yâ Rahmân, yâ Rahim, yâ bedîassemâvâti vel-ard, yâ ze’l-celâli vel ikram… yâ Hannân, yâ Mennân infehni minke bi nafhati hayrin tugninî bihâ ammen sivâk… İn testeftihü fekâd câekemü’l-feth… İnnâ fetehnâleke fethan mübînâ… Nasrun minellahi ve fethun karîb… Allahümme yâ Ganî; yâ Hamîd, yâ Mubdî, yâ Muîd, yâ Vedûd, yâ ze’l-arşil Mecîd, yâ Fe’âlün limâ yürîd, ikfihi bihelâlike an harâmike ve agninî bi fadlike ammen sivâke vahfaznî bimâ hafizte bihizzikr… Vensurnî bimâ nasarte bihirrusül… İnneke alâ küllî şey’in kadîr…”
Sonra bana şöyle dedi: “Her kim bu duâyı namazlardan sonra, özellikle cuma namazından sonra okursa, Allahü teâlâ onu her türlü kötülükten muhafaza eder. Düşmanlarına karşı muzaffer kılar, ona ummadığı yerlerden rızıklar verir, geçimini kolaylaştırır. Borcu dağlar kadar büyük ve kabarık olsa dahi, Allahü teâlânın lütfu keremi ve inâyeti ile öder.”
Kendisi şöyle anlatır: “Bir gün Abdullah el-Muâviri’ye gittim. Bana ‘Ey şerîf! Başın darda kaldığı zaman, yapacak olduğun bir duâ öğreteyim mi?’ diye sordu. Ben de ‘Evet’ dedim. Bunun üzerine şu duâyı öğretti:
(Yâ Vâhid, yâ Ehâd, yâ Vâcid, yâ Cevâd, İnfehnâ minke bi nefhati hayrin inneke alâ külli şey’in kadîr…) Abdullah el-Muâvirî bu duâyı bana öğretmek için okuduktan sonra başım hiç darda kalmadı, rızkım çoğaldı.”

Comments are closed.