Şiddet kimden gelirse gelsin reddedilmelidir

Bugün, çok mühim bir konu olan “şiddet” mevzûunu ele almak istiyoruz… Şiddette ferdlerin bedenleri, ırzları/nâmusları, psikolojileri, hürriyetleri tehlikeye maruz kalmaktadır. “Şiddet”, fizikî yönden güçlü olanların, kendilerinden daha güçsüz olanlara karşı, onları korkutmak, sindirmek, baskı altında tutmak, kontrol altında bulundurmak, cezâlandırmak gibi maksatlarla yapılabilmektedir.
Şiddetin fizikî [fiziksel] olanı var; sözlü olanı var. Ferdî [kişisel] olanı, âilevî [âile içi] olanı, kolektif olanı [bütün cemiyeti ilgilendireni] var. İnsanlara yapılanları olduğu gibi, hayvanlara yapılanları da var.
Burada, genel bir tesbit yapacak olursak: Şiddetin dîni, ırkı, milliyeti, ulusu, cinsiyeti, kültürü, ideolojisi olamaz. Kimden gelirse gelsin, reddedilmelidir, tel’în edilmeli/kötülenmelidir. Şunu kati sûrette ifâde edelim ki, şiddet, bizim dînimizde de, kültür ve medeniyetimizde de, örf ve âdetlerimizde de kesinlikle yasaktır. Peygamber Efendimiz, İslâmiyeti 2 madde hâlinde özetlemiştir: “İslâm, Allah’ın emirlerine tazimde bulunmak ve mahlûkâta şefkat etmek.”
Başta çocuklarımız, genç yaştaki kızlarımız, kadınlarımız olmak üzere, pekçok insanımız [erkek olsun, kadın olsun], evlerde, okullarda, iş yerlerinde ve sokaklarda, hem de sık sık, tacizin, istismârın, tecâvüzün, şiddetin her türlüsüne maruz kalabilmektedirler.
Konunun teşhîsini doğru bir şekilde yapıp tedâvî çârelerini, önleme yollarını bulmaya, bu konuda yapılan çalışmalara hepimiz katkıda bulunmaya çalışmalıyız.
Bu konuda, millî ve beynelmilel çapta, resmî ve gayr-i resmî birtakım çalışmalar mevcut. Anket çalışmaları yapılıyor, çeşitli raporlar hazırlanıyor.
“Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü”nce yapılan bir araştırmaya göre: Âile içi suçların yüzde 87’si, kadınlara karşı işleniyor. Âilelerin yüzde 34’ünde fiziksel, yüzde 53’ünde ise sözlü şiddet görülüyor.
Bu husûsta, “Dünyâ Sağlık Örgütü”nün çalışmaları var. “Birleşmiş Milletler Teşkilatı”nın çalışmaları mevcut. “Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Şiddetin Engellenmesi Bildirisi (1992)”ni burada mevzû-ı bahis edebiliriz.
Ülkemizde, “Âile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı”, “Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü”, “Başbakanlık Âile Araştırma Kurumu Başkanlığı” gibi müesseselerin bazı çalışmalarını da zikredebiliriz. [İnşâallah, yarın da bu konuya devam edelim.]

Comments are closed.