Şâh Kubâd Şirvânî hazretleri Azerbaycan velîlerindendir. Şirvan’da doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. Evliyânın büyüklerinden Dede Ömer Rûşenî’nin talebesi oldu. Kendisinden yüksek mânevî ilimleri öğrenip icâzet aldı. 1543 (H.950)’de Şirvan’da vefât etti. Hocasının türbesi yanına defnedildi.
Bir sohbetinde şunları anlattı:
Hazreti Ali’nin (radıyallahü anh) bildirdiği hadîs-i şerîfte, Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “Sünnet ve cemâat üzere olana, Allahü teâlâ her bir gün için, bin nebi sevâbı yazar ve her bir gün için, ona Cennette bir şehir bina eder. Kaldırdığı ve koyduğu her adım için ona on iyilik yazar. Cemâat ile namaz kılana, her bir rekati için bir şehid sevâbı yazar.”
Eshâb-ı Kirâm, (aleyhimürrıdvân) dediler ki: “Yâ Resûlallah! Bir kişinin sünnet ve cemâat, üzere olduğu ne zaman bilinir?” Buyurdular ki: “Şu hasletler kendisinde mevcut ise o kişinin Ehl-i sünnet ve cemâat üzere olduğu bilinir: 1. Cemâati terk etmez, 2. Eshâbımı söz ile kötülemez, sövmez. 3. Bu ümmete kılıçla karşı çıkmaz. Kılıç çekmez. 4. Kadere inanır, imânda şüphe etmez, 5. Allahü teâlânın dininde münâkaşa etmez, 6. Ehl-i kıble olarak ölen kimsenin cenâze namazını kılmayı terk etmez, 7. Tevhîd ehli bir kimseye günahı sebebi ile büyük bir günah işlese bile kâfir demez, 8. Mukim iken ve yolcu iken mest üzerine meshi terk etmez, 9. İyi veya günahkâr olan İmâmın arkasında namaz kılar ve cemâati terk etmez. Bu hasletlerden birisini terk eden, sünnet ve cemâati terketmiş olur.”
Gerek hadîs-i şerîfler ile bildirilen, gerek din imamlarımız tarafından Ehl-i sünnet şiârı olarak, Selef-i sâlihînden bize ulaşan bu on haslete sahip kimsenin, Ehl-i sünnet ve cemâatten olduğu anlaşılır. “La ilahe illallah Muhammedün Resûlullah” diyen kimsenin, erkek olsun kadın olsun, iyi olsun kötü olsun, mü’min olduğu kabûl edilir. Eğer Kelime-i şehâdeti kalbi ile de tasdik ederek gönülden söyleyip ve bu hâl üzere Allahü teâlâya kavuşmuş ise, onun yeri Cennettir. Eğer kalpten söylememiş ise, münâfık olur. Zâhire göre şehâdet söylediği için, onu mü’minlerin ahkâmına tâbi tutarlar. Eğer nifak üzere Allahü teâlânın huzûruna varırsa, onun yeri Cehennemin en aşağı derecesi olur. Şöyle ki, Nisa sûresinin 145. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Muhakkak ki münâfıklar, Cehennemin en aşağı tabakasındadırlar” buyuruldu.