Evliya Kasım Paşa bir gün dereye iner.
Orada abdest alacaktır.
Hava da çok sıcaktır…
Tam o sırada Nasrani bir adam, “şarap” yüklü katırıyla çıkagelir.
Köprüden geçecektir.
Ancak katır ürker, yükler yıkılır!
Büyük veli, abdestini yarım bırakır.
Koşup yardım eder adama.
Yükleri birlikte yüklerler hayvana.
Nasrani çok duygulanır!
Ve teşekkür edip ayrılır.
Az sonra bir dükkânın önünde durup yükleri içeri taşır.
Lâkin şişeleri gören dükkân sahibinin suratı asılır.
Ve kendisine;
“Ben senden ‘sirke’ istemedim ki ‘şarap’ istedim” der.
Gerçekten de şişelerde “sirke” vardır.
Nasrani ne diyeceğini bilemez.
Az önceki hadiseyi düşünür.
Ve başlar ağlamaya!
Zira o anda kalbine “tatlı tatlı bir şeyler” başlamıştır akmaya.
Hızla geri döner.
Bulur Kasım ?Paşa’yı.
“Bana İslâm’ı anlat!” der
Diz çöküp söyler şehadeti!
Hatta “talebesi” olur o an.
Ve bir daha ayrılmaz yanından.
? ? ?
Bu zat sohbetlerinde;
“İyi Müslüman; önce dinini öğrenir, doğru anlar, öğrendiğiyle amel eder, bunları başkalarına da öğretmeye çalışır ve kimseyi incitmez” buyurur sık sık…