Ebülbekâ Eyyüb Kefevî hazretleri Osmanlı âlimlerindendir. 1028’de (1619) Kırım’da Kefe şehrinde doğdu. Tahsilini Kefe’de tamamladıktan sonra Sadrazam Derviş Mehmed Paşa’nın daveti üzerine İstanbul’a gitti. Önce Birgi, sonra Filibe kadılığı yaptı. Oradan emekli olarak İstanbul’a geldi. 1094 (m. 1683)’de vefat etti. Tuhfetü’ş-şâhân adlı eserinde şöyle anlatır:
(Bid’at) önceden olmayıp sonradan ortaya çıkarılan her şey demektir. Bu bakımdan, hem âdette, hem de ibâdette yapılan değişiklikler bid’at olur. (Âdet) demek, karşılık olarak kıyâmette sevap beklenilmeyen, yalnız dünya faydasını düşünerek yapılan şey demektir. (İbâdet) bunun tersi olup, kıyâmette karşılığında sevap beklenen şeydir. Eshâb-ı kirâm ve tâbiîn zamanlarında bulunmayıp da, sonradan meydana çıkan her şey bid’at olunca, âlimler bu bid’atleri, mübâh, müstehab, vâcib ve haram diye kısımlara ayırmışlar. Müstehab ve vâcib olanlara (Bid’at-i hasene) demişlerdir. Fakat (Dinde bid’at) demek, Eshâb-ı kirâm zamanından ve tâbiîn zamanından sonra, Resûlullahın izni olmadan, dinde yapılan eklemeler ve noksanlıklar, yâni ibâdet olarak yapılan, sevap olduğu düşünülen değişiklikler demektir. Âdetlerde yapılan değişiklikler, bu bid’atin dışında kalmaktadır. Hadis-i şeriflerde kötü olduğu bildirilen, dindeki bid’atlerdir. Bunlar ibâdetlere yardımcı değildirler. Hepsi ibâdetleri değiştirmekte, bozmaktadırlar.
Bid’at, ikiye ayrılır: Îtikatta ve ibâdet olan işlerde bid’atlerdir. Îtikatta olan yenilikler yâ ictihâd ile yapılır. Yâni âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden çıkarılır. Yâhut, akıl ile, düşünce ile beğenilerek yapılır. İctihâd yapabilmek için derin âlim, yâni (müctehid) olmak lâzımdır. Müctehid, îtikat bilgilerinde ictihâd yaparken yanılırsa, affolmaz. Suçlu olur. Yanlış anladığı inanılacak şey, dinde açıkça bildirilmiş ve câhillerin bile işitip bildiği, yayılmış bilgilerden ise, bu müctehid ve buna inananlar kâfir olur. Açık bildirilmiş, fakat herkesin işitmemiş olduğu bilgilerden veya açık bildirilmemiş bilgilerden ise, kâfir olmazlar. (Bid’at sahibi), (Dalâlet ehli) olurlar. Bu yanlış inanışları, adam öldürmek ve zinâ gibi büyük günahlardan da daha büyük günahtır.