Gazzîzade Abdüllatif Efendi Bursa evliyasındandır. 1190’da (m. 1776) Bursa’da doğdu. Büyük dedesi Ahmed Gazzî’ye nisbetle ”Gazzîzâde” diye tanındı. Dokuz yaşında iken dedesinin terbiyesinde Halvetî icazeti aldı. Dedesinin vefatı üzerine on iki yaşında Gazzî Dergâhına şeyh oldu ve talebe yetiştirmeye başladı. (1776-1832) tarihinde vefat etti. Bir sohbetinde şunları anlattı:
Tövbe, insanların kurtuluşudur. Gönlün hayatı ve canın gıdasıdır. Âhıretin meyvesidir. Mü’minin sürûrudur. Günahlar demetinin şifâsıdır. Hastaların yarasının merhemidir. Düşenlerin yapışacağı iptir. Yolunu kaybetmişlerin rehberidir. Tövbe, öyle herkesin değerini bileceği bir sermâye değildir. Söz dinleyicilerin işitme anahtarıdır. Konuşanların sözünün sıdkıdır. Müstekim olanların doğruluğunun adımıdır.Sâlihlerin basiret nûrudur. Allahü teâlânın azâbından korkanların korkusunun istirahatıdır. Reca sahiplerinin ümidinin müjdecisidir. Nitekim cenâb-ı Hak, Yûnus sûresi 63. âyet-i kerîmede meâlen; “(Evliyâ) onlardır ki, Allahü teâlâya îmân edip, O’na muhalefet etmekten sakınırlar” buyurdu. Yine Yûnus sûresi 64. âyet-i kerîmede meâlen şöyle buyurulmaktadır: “Onlar için dünyâ hayâtında (Kur’ân-ı kerîm ile), âhırette (ihsân ile) müjdeler vardır. Allahü teâlânın sözlerinde, vaatlerinde hiçbir değişme yoktur, İşte bu müjde, en büyük kurtuluştur.” Şimdi sözün başına dönelim: Tövbenin şartı nedir? Tâib (tövbe edici) nasıl yaşamalıdır ki, tövbe makamı doğru olsun? Ve, bu sözü geçen makamlara ulaşsın. Bunları anlatalım: Tâibin önce cenâb-ı Hakkın emrini gözetip, Tövbeyi cenâb-ı Hakkın kitabında bildirdiği gibi yapması gerekir. Allahü teâlâ, Tahrîm sûresi sekizinci âyet-i kerîmede meâlen; “Ey îmân edenler! Günahlarınızdan, Allahü teâlâya tövbe-i nasûh ile (ölünceye kadar bir daha günah işlememek üzere, nefsine nasihat veren tövbe ediciler gibi) tövbe edin!…” buyurmaktadır. Rivâyet edildi ki, âyet-i kerîmede bildirilen tövbe-i nasûh, kulun geçmişte işlediği günaha pişman olması ve bundan sonra da o günaha dönmemeye kati olarak karar vermesidir. Yine bildirildi ki, tövbe-i nasûh dört şeyi kendinde toplar:
1. Dil ile istiğfar, 2. Günahı işleyen âzâ ile günahı terk etmek, 3. Bu günahı bir daha hiç işlemeyeceğine kati olarak karar vermek, 4. İnsanı günah işlemeye sevk eden kötü arkadaşlardan uzaklaşmaktır.