Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Eshâb-ı kiramın hepsi mutlak müctehid idi. Yani hepsi mezheb sahibiydi. Birkaç dakika Resulullah’ın “sallallahü aleyhi ve sellem” sohbetinde bulunduktan sonra hikmet söylerlerdi. Hangi ilim dalında kim gelirse gelsin, onun o ilim dalından anlattıklarını anlamazdı. Hikmet, kalbden kalbe akan bir ilimdir. Anlatmakla öğrenilmez. O ilim bir paket hâlindedir, yani içinde her alanda bilgi vardır. Kalbden kalbe geçer. Nasıl bir at, insanı anlayamazsa, diğer insanlar da Eshab-ı kiramı anlayamaz.
Bir kumaş bir boyaya batırılıp çıkarılsa, o kumaşın rengi artık değişmez. Yıkansa da artık rengi odur. İşte Eshâb-ı kiram, Peygamber efendimizin huzurunda boyaya batırılmış bir kumaş gibiydiler. Yani bir kere o sohbete kavuşunca, artık Eshab-ı kiram vasfını kaybetmeleri mümkün değildir. Resulullah efendimizi görmedikleri, inanmadıkları önceki hayatlarıyla, ona inanıp gördükten sonraki hayatlarının alâkası yoktur. Mesela Hazret-i Ömer’in cahiliye devriyle Müslüman olduktan sonrasını mukayese etmek mümkün değildir. Önce helvadan yaptığı puta taparken, böyle mantıksız işler yaparken, hidayete erdikten sonra, hem de halifeyken kölesiyle deveye sırayla binip devenin yularını çekiyor. Adaletten asla ayrılmıyor.
Eshab-ı kiramdan sonra Tabiîn’in, onların yüksekleri olan mezhep imamlarımızın, onların talebelerinin ve onlardan bu zamana kadar gelen Ehl-i sünnet âlimlerinin kalbleri feyzin kaynağıdır. Kimin kalbinde o mübareklerin sevgisi varsa, onların kitaplarını okuyup, öğrendikleriyle amel ediyorsa, onlardan gelen feyzi alabilir ve istifade eder.
FEYZ, ALLAH SEVGİSİDİR
Feyzin alınıp alınmadığı nasıl anlaşılır? Feyz alanın kalbinden dünya sevgisi çıkar. Feyz, Allah sevgisidir. Dünya sevgisi ile Allah sevgisi birbirine zıttır. Birinin olduğu yerde diğeri olmaz. Eğer bir müminin kalbinde dünya muhabbeti, yani servet ve şöhret, eğlence ve oyun, gösteriş yapmak, kibirlenmek, mal ve evlat isteği artmış ve bu dünya muhabbeti o insanı Allahü teâlâyı inanmaktan alıkoyuyorsa o büyük bir felakete düşmüştür. Bu husus Kur’an-ı kerimde bildirilmiştir. Feyz insanı dünyadan soğutur. Tasavvufun nihai gayesi zaten budur. Cem-i zıddeyn muhaldir, yani iki sevgi bir kalbde bulunamaz. Allah sevgisiyle dünya sevgisi bir kalbde olmaz, biri gelirse diğeri kendiliğinden gider.