Namazı, özürsüz terk etmek…

Muhammed bin İbrahim Hasîrî hazretleri Hanefî fıkıh âlimidir. Hayatı hakkında kaynaklarda fazla bil­gi yoktur. İlim tahsili için Irak, Hicaz ve Horasan’a seyahat etti; Şemsüleimme Serahsî hazretlerinden ders aldı. İcazet alarak çok talebe yetiştirdi. 500 (m. 1107)’de Buhara’da ve­fat etti. Hâvî isimli fı­kıh kitabı meşhurdur. Bu eserinde buyuruyor ki:

“Âdem aleyhisselâmdan beri, her dinde bir vakit namaz var idi. Hepsinin kıldığı, bir araya toplanarak bize farz edildi. Namaz kılmak, îmânın şartı değil ise de, namazın farz olduğuna inanmak, îmânın şartıdır. Namaz, duâ demektir, İslâmiyetin emrettiği, bildiğimiz ibâdete, namaz (salât) ismi verilmiştir. Mükellef (yani, âkil ve baliğ olan her Müslümanın, her gün beş vakit namazı kılması farz-ı ayn’dır. Farz olduğu, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiştir.

Mi’râc gecesinde, beş vakit namaz emr olundu. Mi’râc, hicretten bir yıl önce, Receb ayının yirmiyedinci gecesinde idi. Mi’râcdan önce, yalnız sabah ve ikindi namazı vardı.”
Farz namazı, özrü olmadan, vakti geçtikten sonra kılmak, yani kazaya bırakmak haramdır.

Namazı, özürsüz (yani dînimizin gösterdiği sebep olmadan) vaktinden sonra kılmak, büyük günahtır. Bu günah, kaza edince affolmuyor. Kaza ettikten sonra, ayrıca tövbe veya hac etmek de lâzımdır. Kaza edince, yalnız namazı kılmamak günahı affolur. Kaza kılmadan tövbe edilince, terk günahı affolmadığı gibi, tehir günahı da af olmaz. Çünkü, tövbenin kabul olması için günahtan sıyrılmak şarttır.

Misâfirin, dört rek’at farzlar yerine, iki rek’at kılması lâzımdır. Mi’râc gecesi, akşam namazı üç rek’at, öteki namazlar iki rek’at farz oldu. Medîne-i münevverede ikinci emirle, sabah ve akşamdan başkası dört rek’ata çıkarıldı. Hicretin dördüncü yılında bunlar, misâfir için, yine ikiye indirildi. Misâfir olmayan (mukîm) kimse için, öğle, ikindi ve yatsı farzları dört rek’at kaldı. Misâfirin bunları dört kılması günah olur. Mukîm oluncaya kadar, bunları iki rek’at kılar.

Câmilerin efdâli Kâ’be-i muazzama, sonra bunun etrâfındaki (Mescid-i Haram), sonra Medîne-i münevveredeki (Mescid-i Nebî)’dir. Sonra, Kudüs’deki (Mescid-i Aksa), sonra, Medîne-i münevvere şehri yanındaki (Kubâ) mescididir…

Comments are closed.