Ey insanoğlu! Gençliğinle gururlanma

Ali bin Mûsâ Hâmîlî hazretleri Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinin büyüklerindendir. Urfa’da, Harrân’da doğdu. 720 (m. 1320) senesinde vefât etti. Oğlu büyük âlim Ebû Bekir Sirâc şöyle anlatır:

“Rüyâmda Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizi gördüm. Yanlarında Hazreti Ebû Bekr ve Hazreti Ömer vardı. Harrân’da babamın ders verdiği câmide kalabalık bir cemâat arasında oturuyorlardı. 714 senesi, Ramazân-ı şerîf ayının 27. gecesi idi. Nebî sallallahü aleyhi ve sellem;

-Yâ Ebâ Bekr ve yâ Ömer! Kalkınız fakîh Ali bin Mûsâ el-Hâmilî’nin başını (alnını) öpünüz! buyurdu. Bunu söylerken, mübârek elleri ile babamı işâret ediyorlardı. Onlar derhâl kalkıp, babamın alnını öptüler. Sonra, Resûlullah efendimiz babamın yanında durup;

-Ben bunu seviyorum, ben bunu seviyorum, buyurdu.”

Sohbetlerinde buyurdu ki: Ebüdderdâ (radıyallahü anh) hastalanınca, yakınları yanına girdi ve “Neden şikâyet ediyorsun?” diye sorduklarında; “Günahlarımdan şikâyetçiyim” dedi. “Neyi istiyorsun?” dediklerinde; “Cenneti istiyorum” dedi. “Senin için bir tabip çağıralım mı?” dediler. “Hakiki tabip, beni hasta kılan Allahü teâlâdır” dedi vefâtı yaklaştığı zaman; “Kim benim içerisinde bulunduğum böyle bir gün, böyle bir saat, böyle bir yatış için hazırlık yaparsa, Allahü teâlânın rahmetine kavuşur” buyurdu.

“Dünyaya çok düşkün olduğunuzu görüyorum. Size âhireti tavsiye ederim. Dünya işleriyle uğraşırken âhiretinizi unutmayınız. Bir kimsenin dünyada makam sahibi olması, mal ve mülk sahibi olması, herkesin yanında sözü geçer olması, ahirette Cehenneme düşmesine, ateşte yanmasına mâni olamaz. Orada hüküm Allahü teâlânındır. Dilerse azap eder, dilerse Cennetine koyar. Onun için bu dünyada Allahü teâlânın rızasını kazanmaya, şu imtihan yurdunda, îmân edip, sâlih ameller yapan, iyiliği emredip, kötülükten alıkoyan, bu uğurda gelen sıkıntılara katlananlardan olmaya çalışmak lâzımdır.”

“Ey insanoğlu! Körpe ve taze olan şu gençliğinle gururlanma. Her şeye gücünün yetmesi, seni aldatmasın. Senden önce, nice gençler saçı ağarmadan bu dünyadan ayrılıp gittiler. Genç ve taze bir fidanken göçtüler. Farzet ki, gençlik, sahibine birtakım özür olacak şeyler gösterir. İhtiyârın özrü yoktur. Onun ileri sürdüğü şeyler, şeytanın eğlencesi olacak şeylerden başka değildir.”

Comments are closed.