İbn-ül-Bezrî hazretleri Şafiî fıkıh âlimlerindendir. 471 (m. 1078)’de Cizre’de doğdu. 560 (m. 1165)’de Cizre’de vefât etti. Bir dersinde, ahiret hâlleri hakkında şunları anlattı:
Mîzân ve hesâb, sırat köprüsü üzerinde yapılacak, sevapları fazla olanlar Cennete, günahları fazla olanlar ise Cehenneme gideceklerdir. Sırat köprüsü, Cehennem üzerinde kurulacaktır. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: “Cenâb-ı Hak, Cehennem üzerinde, kıldan ince, kılıçtan keskin, geceden karanlık, yedi geçitli bir köprü yaratmıştır. Her geçit, bini çıkış, bini iniş, bini de düz olmak üzere, yaya yürüyüşüyle üçbin yıllık yoldur. Her geçitte kul hesaba çekilir. Birinci geçitte îmândan, ikinci geçitte namazdan, üçüncü geçitte zekattan, dördüncü geçitte oruçtan, beşincide hacdan, altıncıda abdest ve gusülden, yedincide ana-baba hakkından ve kul hakkından sorulur. Bunlara cevap verirse, şimşekten hızlı geçer ve Cennete girer. Cevap veremezse, Cehenneme düşer.”
“Ümmetimden bir kısmı, Cehenneme yağmur gibi düşer.”
“Kabir azâbı, kabrin ölüyü sıkması, kabirde Münker ve Nekir denilen iki meleğin suâl sorması haktır, gerçektir. Kâfirlere ve mü’minlerden günahı çok olanlara kabir azâbı vardır. Cum’a günü kabir azâbları kaldırılır. Bazı âlimlere göre Mü’minin azâbı artık başlamaz. Kâfire kabir azâbı, Cuma ve Ramazan’da yapılmamak üzere, kıyâmete kadar devam eder. Cuma günü ve gecesinde ölen mü’minler kabir azâbı hiç görmez. Kabirdeki meyyitte his bulunduğunu bildiren çok hadîs-i şerîf vardır. Kabirde rûh ile birlikte ceset de azâb duyar. Mü’min olanlar, kabirde iki hâlde bulunurlar. Mü’minlerden itaatkâr olanları kabir sıkar. (Bu sıkması, kabir azâbı cinsinden olmayıp, uzun zaman göremeyip, nihâyet kavuşunca annesinin evlâdına sarılması ve hasretle onu çok sıkması gibidir.) Günahkâr olan mü’minler için, kabir azâbı ve kabrin ölüyü sıkması vardır. Öyle ki, kemikleri birbirine geçer. Kabir azâbında, rûh ile birlikte ceset de elem duyar. Hattâ ceset, çürüyüp toprak olsa, o cesetten hâsıl olan toprak acı duyar. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazreti Âişe’ye (radıyallahü anha) buyurdu ki: “Kabrin sıkıştırması ve Münker-Nekir’in suâli ânında hâlin nasıl olacak? Yâ Hümeyrâ! Kabrin sıkıştırması mü’min için, annenin çocuğunun ayağını eliyle çekmesi gibidir. Münker ve Nekîr’in sorusu da mü’min için, ağrıdığı zaman göz için göz taşı gibidir.”