Abdüllatif içerse ben de içerim

Ahmet Mekkî Efendi hazretleriyle birlikte geçirdiğim iki sene, hayatımın en tatlı yıllarıydı.
Her yere beraber giderdik.
Arabî ders verdiği âbiler vardı.
Onlara da birlikte giderdik.
Çayı severdi.
Gittiğimiz yerlerde ev sahipleri çay ikram ederlerdi. Üç bardaktan sonra “Çay getireyim mi efendim?” diye sorarlardı kendisine.
Mübarek bana döner;
“Abdüllatif içerse ben de içerim” derdi.
Ev sahibi bana bakardı.
Ben ne diyebilirdim ki?
“İçerim” derdim tabii.
O bitince yine sorarlardı.
Yine aynısı olurdu.
Böylece beş, altı, yedi…
Ve ben “çay tiryâkisi” oldum.
● ● ●
Bir gün abim Lütfü Uyan’ın evindeydik. Abdest konusunda abimde vesvese vardı. Şöyle ki, abdest alırken, bir yer ıslanmadı deyip tekrar baştan abdest alırdı.
Sonra bir daha…
Mekkî Efendi bunu görünce “Niçin tekrar takrar abdest alıyorsun?” diye sordu.
Abim;
“Vesvese” deyince;
“Abdestin var, ama sen yok diyorsan, tekrar alma, namazını abdestsiz kıl” buyurdu.
Abim bu defâ;
“Niyeti de takrar tekrar yapıyorum” deyince;
“Niyetsiz kıl” buyurdu.
Vesvesesi olanlara:
İşte reçete, işte ilâç…

Comments are closed.