Abdülvehhab Sâbûnî

“Ey gâfil! Bu dünyâda kendini hesâba çek. Kalbindeki pislikleri temizlemek için mücahede et. Büyükleri de kendine kıyas etme.” 

Abdülvehhab
Sâbûnî hazretleri evliyanın meşhurlarındandır. İran’da Hemedan’da
doğdu. Burada bir Nakşibendî şeyhinin oğlu­ idi. Sabunculuk yaparak
geçimini temin ederdi. Sünnî olduğu için, Safevî Şahı l. Tahmasb’ın
Hemedan’i işgal etmesi üzerine önce Şam’a, oradan da Mısır’a gitti. Daha
sonra Medine’ye gitti ve 954 (m. 1547)’de orada vefat etti.
Sevâkıbü’l-Menâkib isimli eserinde evliyanın menkıbelerini
anlatmaktadır. Bu kitabında şöyle yazmaktadır:
Feridüddin
Attâr, bir sohbet esnasında ihlas hakkında şöyle bir menkıbe anlattı:
Salihlerden biri bir mescide sabaha kadar ibadet etmek için girmişti.
Geceleyin bir ses duydu. Sanki mescidde biri vardı. O zat, kemâl sâhibi
birisinin geldiğini zannetti ve aklından; “Böyle yere büyük zâtlar ancak
Allahü teâlâya ibâdet etmek üzere gelir. Bu zât beni görür, hâlime
nazar kılar” diye düşündükten sonra, bütün geceyi seher vaktine kadar
ibâdetle geçirdi. Duâda bulundu. Kendini nasıl göstermek istiyorsa öyle
yaptı. Seher vakti etraf ağarınca geriye dönüp baktığında bir köpeğin
yattığını gördü. Kalbi utanç ateşi ile yandı ve kendi kendine; “Ey
edepsiz herif! Allahü teâlâ seni şu köpekle terbiye etti. Bütün gece
köpek görsün diye ve köpek için ibadette bulundun. Ne olurdu bir gececik
de Allahü teâlâ için uyanık kalsaydın. Ey nefsim! Senin bir gece bile
Allahü teâlâ için riyasızca ibâdet ettiğini görmedim. Sen, Allahü
teâlâdan utanmaz mısın? Kendi kadrini mevkî ve dereceni şimdi gördün.
Âlemde elinden bir iş gelmez. Gelse bile ancak köpeklere layık olur”
dedi…
Feridüddin Attâr buyurdu ki: “Ey gâfil! Sen nefis
sahibisin. Bu dünyâda kendini hesâba çek. Kalbindeki pislikleri
temizlemek için mücahede et. Büyükleri de kendine kıyas etme. Zîra bir
velî, zehir de yese o zehir bal olur.”
Vefat edeceği zaman
şöyle münâcâtta bulundu: “Ey Rabbim! Gönlümüze senin hamd bahçende
yücelik sıfatlarını öğrenmek nasîb oldu. Kıyamet günü ümidim sende. Dert
ve pişmanlıktan başka bir şeyim yok ama keremini ummaktayım. Sırat
köprüsünde Cehennem’e düşmekten, kereminle ancak sen kurtarabilirsin.
Mizanda ancak sen, lütfunla günahlarımı af ve mağfiret edersin. Nefsimin
eline öyle düşmüşüm ki, doğanın eline düşmüş topal serçe gibiyim. Ey
Allah’ım! Bu Attâr kulun, senin sevgi ateşinde yanmaktadır. Bana yol
göster de sana kavuşayım.”

Comments are closed.