“Türkleri
maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler, Müslüman
oldukları için çok sabırlı ve mukavemetli insanlardır…”
maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler, Müslüman
oldukları için çok sabırlı ve mukavemetli insanlardır…”
Gümülcineli
Ahmed Asım Efendi, son devir Osmanlı âlimlerindendir. 1836’da şimdi
Yunanistan’da bulunan Gümülcine’de doğdu. İlk tahsilinden sonra
İstanbul’a gitti. Tahsilini tamamlayıp icazet alarak Fatih Camii’nde
ders verdi. Daha sonra Sultan Abdülaziz’in huzurunda ders vermeye
başladı. 1911’de İstanbul-Erenköy’deki evinde vefat etti. Bir dersinde
buyurdu ki:
Ahmed Asım Efendi, son devir Osmanlı âlimlerindendir. 1836’da şimdi
Yunanistan’da bulunan Gümülcine’de doğdu. İlk tahsilinden sonra
İstanbul’a gitti. Tahsilini tamamlayıp icazet alarak Fatih Camii’nde
ders verdi. Daha sonra Sultan Abdülaziz’in huzurunda ders vermeye
başladı. 1911’de İstanbul-Erenköy’deki evinde vefat etti. Bir dersinde
buyurdu ki:
Garbın ilim, fen, teknik ve her sahadaki fenni
gelişmelerini almak elbette lazımdır. Zaten İslamiyet bunu emreder.
Fakat inanç, örf ve âdet ve ahlaksızlıklarını taklit etmek medeniyet
değildir. Milletimizi bu, yok eder. Osmanlı devletinde Rus sefiri olarak
çalışan İgnatief, hatıralarında, Sultan 2. Mahmud zamanında Fener
Patrikhanesinin kapısında asılan, 1821 Rum isyanının baş planlayıcısı
Patrik Gregoryos’un, Rus Çarı Aleksandr’a yazdığı mektubu
açıklamaktadır. Mektup ibret vericidir:
gelişmelerini almak elbette lazımdır. Zaten İslamiyet bunu emreder.
Fakat inanç, örf ve âdet ve ahlaksızlıklarını taklit etmek medeniyet
değildir. Milletimizi bu, yok eder. Osmanlı devletinde Rus sefiri olarak
çalışan İgnatief, hatıralarında, Sultan 2. Mahmud zamanında Fener
Patrikhanesinin kapısında asılan, 1821 Rum isyanının baş planlayıcısı
Patrik Gregoryos’un, Rus Çarı Aleksandr’a yazdığı mektubu
açıklamaktadır. Mektup ibret vericidir:
“Türkleri maddeten
ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler, Müslüman oldukları için
çok sabırlı ve mukavemetli insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzet-i
iman sahibidirler. Bu hasletleri, dinlerine bağlılıklarından, kadere
rıza göstermelerinden, geleneklerinin kuvvetinden, başında bulunanlara
olan itaat duygularından gelmektedir. Türkler zekidirler ve kendilerini
müspet yolda sevk ve idare edecek reislere sahip oldukları müddetçe de
çalışkandırlar. Gayet kanaatkârdırlar. Onların bütün meziyetleri, hatta
kahramanlık duyguları da geleneklerine olan bağlılıklarından,
ahlaklarının sağlamlığından gelmektedir. Türklerde evvela itaat
duygusunu kırmak ve manevi bağlarını parçalamak, dinî sağlamlığını
zayıflatmak icab eder. Bunun da en kısa yolu, millî ve
manevî geleneklerine uymayan yabancı fikirler ve hareketlere
alıştırmaktır. Maneviyatları sarsıldığı gün, Türklerin kendilerinden
şeklen çok kudretli kalabalık ve zahiren hakim kuvvetler önünde zafere
götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddi vasıtaların üstünlüğü ile
yıkmak mümkün olabilecektir… Bu sebeple Osmanlı Devletini tasfiye için
sadece harp meydanlarındaki zaferler kafi değildir. Hatta sadece bu
yolda yürümek, Türklerin haysiyet ve vakarını tahrik edeceğinden,
hakikatlerine nüfuz edebileceklerine sebep olabilir. Yapılacak olan,
Türklere bir şey hissettirmeden, bünyelerindeki tahribi tamamlamaktır.”
ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler, Müslüman oldukları için
çok sabırlı ve mukavemetli insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzet-i
iman sahibidirler. Bu hasletleri, dinlerine bağlılıklarından, kadere
rıza göstermelerinden, geleneklerinin kuvvetinden, başında bulunanlara
olan itaat duygularından gelmektedir. Türkler zekidirler ve kendilerini
müspet yolda sevk ve idare edecek reislere sahip oldukları müddetçe de
çalışkandırlar. Gayet kanaatkârdırlar. Onların bütün meziyetleri, hatta
kahramanlık duyguları da geleneklerine olan bağlılıklarından,
ahlaklarının sağlamlığından gelmektedir. Türklerde evvela itaat
duygusunu kırmak ve manevi bağlarını parçalamak, dinî sağlamlığını
zayıflatmak icab eder. Bunun da en kısa yolu, millî ve
manevî geleneklerine uymayan yabancı fikirler ve hareketlere
alıştırmaktır. Maneviyatları sarsıldığı gün, Türklerin kendilerinden
şeklen çok kudretli kalabalık ve zahiren hakim kuvvetler önünde zafere
götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddi vasıtaların üstünlüğü ile
yıkmak mümkün olabilecektir… Bu sebeple Osmanlı Devletini tasfiye için
sadece harp meydanlarındaki zaferler kafi değildir. Hatta sadece bu
yolda yürümek, Türklerin haysiyet ve vakarını tahrik edeceğinden,
hakikatlerine nüfuz edebileceklerine sebep olabilir. Yapılacak olan,
Türklere bir şey hissettirmeden, bünyelerindeki tahribi tamamlamaktır.”