Ahmed bin Ebü’l-Havârî

Ahmed bin Ebü’l-Havârî hazretleri, meşhûr velîlerdendir. 780 (H.164)’de doğdu. Şam’da yaşadı. 844 (H.230) senesinde vefât etti. Ebû Süleymân Dârânî’nin talebesidir. Ahmed bin Ebü’l-Havârî hazretlerinin menkıbelerinden bâzıları:

Ebû Süleymân Dârânî hazretlerine talebe olup, sohbetlerinde yetişmek üzere huzuruna gittiğinde hiçbir zaman muhalefet etmeyeceğine söz vermişti. Ne söylenirse aynen yerine getirecekti. Bu hal üzere sohbetlerine ve derslerine devâm etti. Ne emredilirse aynen yerine getiriyordu. Bir defâsında dergâhın fırınını yakması emredilmişti. Gidip fırını yaktı ve iyice alevlendirdi. Sonra hocasının huzuruna gidip:
“Efendim, fırını yaktım, fırın iyice ısındı. Ne pişirmemizi emredersiniz” dedi. Hocası Ebû Süleymân Dârânî o sırada huzûrunda bulunan topluluğa ders anlatıyor ve sohbet ediyordu. Sohbete iyice dalmışlardı. Bu bakımdan onun suâline cevap vermedi. Duymadığını zannederek tekrar; “Efendim fırın alevlendi, hazır, ne pişirelim?” dedi. Yine cevap vermeyince tekrar sordu. Üç defâ tekrarladıktan sonra hocası, bu hâle üzülüp;
“Git içine gir otur!” dedi. Sonra sohbetine devam etti. Tatlı sohbet bir müddet daha devam ettikten sonra Ebû Süleymân Dârânî hazretleri kıymetli talebesini fırına gönderdiğini hatırladı. Hemen onu bulup yanına çağırmalarını söyledi. Onu her yerde aradılar ama görünürde yoktu. Bulamadıklarını söylediler. Bunun üzerine hocası; “Onun bana sözü var. Ne emredersem sözümden çıkmayacaktı. Gidin fırının içine bakın!” dedi. Koşup fırına bakınca ateş arasında oturduğunu gördüler. Çağırdılar, hiç bir yeri yanmamıştı…
Kendisi anlatır: Muhammed bin Semmâk bir gün hastalanmıştı. Onun idrâr şişesini alıp Hıristiyan doktora götürürken, yolda güzel yüzlü, güzel kokulu ve temiz elbiseli bir kimse ile karşılaştık. “Nereye gidiyorsunuz!” dedi. “İbn-i Semmâk’ın şişesini falan doktora göstermek için götürüyoruz” dedik. Bunun üzerine: “Sübhanallah! Allah dostunun ilâcını Allah’ın düşmanından mı istiyorsunuz? Bu şişeyi yere atınız ve İbn-i Semmâk’a deyiniz ki: Elini ağrıyan yer üzerine koysun ve Bilhakkı enzelnâhü ve bilhakkı nezel desin” dedi ve gözden kayboldu. Ne olduğunu anlayamadık. Bunun üzerine dönerek İbn-i Semmâk’ın yanına gelerek olanları anlattık. Hemen elini ağrıyan yerine koydu ve o zâtın dediğini okudu. Ağrıyan yer hemen iyileşti. İbn-i Semmâk; “O zat Hızır aleyhisselâmdı” dedi.

Comments are closed.