Ahmed bin İshâk Saffâr rahmetullahi aleyh, Buhârâ’da yetişen Hanefî fakihlerindendir. 461 (m. 1069) senesinde Tâif’te vefât etti. Vefatından kısa bir zaman evvel buyurdu ki:
Hadis-i şerifte, (Altı kimse, altı şeyden hesaba çekilip, mahşer yerinde azâb gördükten sonra, Cehenneme gireceklerdir: Devlet reîsleri zulümden, Arablar kavmiyyet gayretinden, köy muhtarları kibirden, tüccâr hıyânetten, köylüler cehâletten, âlimler hasetten) buyuruldu.
Ticâret ile meşgûl olanın; yalan söylemek, fâiz, hîle ve fâsid alışveriş ile başkasının mâlını aşırmak ne demek olduklarını ve bu haramlardan kurtulmanın çârelerini öğrenmesi lâzımdır. Köylülerin, yâni her Müslümanın, Ehl-i sünnet îtikatını ve ilm-i hâlini bilmesi lâzımdır. Bu hadis-i şerif, hasedin din adamlarında daha çok bulunduğunu haber vermektedir. “Tefsîr-i kebîr”de diyor ki:
(Haset on kısımdır. Bunların dokuzu din adamlarında bulunur. Dünya sıkıntıları on çeşittir. Bunların dokuzu sâlihlerde bulunur. Zillet on kısımdır. Dokuzu Yahudilerdedir. Tevâzu on kısımdır. Dokuzu Nasârâdadır. Şehvet on kısımdır. Dokuzu kadınlarda, biri erkeklerdedir. İlim on kısımdır. Biri Irâk’tadır. Îman on kısımdır. Dokuzu Yemen’dedir. Akıl on kısımdır. Dokuzu erkeklerdedir. Yeryüzünün bereketi on kısımdır. Dokuzu Şâm’dadır.) Fahreddîn-i Râzî hazretleri, bu tefsîrinde kendi zamanında olanları bildirmiştir. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) dünyaya teşrîf etmeden evvel, Yahudiler harp edecekleri zaman, (Yâ Rabbî! Göndereceğini vadettiğin ve en çok sevdiğini bildirdiğin, o şerefli Peygamber hurmetine) diyerek duâ ederlerdi. Duâları kabûl olup, Allahü teâlâ kendilerine yardım ederdi. Resûlullah, insanları Müslüman olmaya dâvet edince, kendisinin vadedilen Peygamber olduğunu anladılar. Fakat haset ederek, kıskanarak inkâr ettiler. Hasetleri kendilerinin ve gelecek olan nesllerinin ebedî olarak felakete, azâblara sürüklenmelerine sebep oldu.
Hadis-i şerifte, (Müslümanlar hayırlı olur. Haset edince hayır kalmaz) buyuruldu. Diğer bir hadis-i şerifte, (Haset, nemîme ve kehânet sahipleri benden değildir) buyuruldu. Nemîme, fitne çıkarmak için, ara açmak için, insanlar arasında söz taşımaktır. Kehânet, bilmediğini söyleyerek bundan hüküm, mânâ çıkarmaktır. [Bilinmeyen şeyleri haber veren, falcılara (kâhin) denir. Kâhine inanmamalıdır.] Bu hadis-i şeriften, haset edenin şefaatten mahrum kalacağı anlaşılmaktadır…