Ahmed-i Nâmıkî Câmî

Ahmed-i Nâmıkî Câmî hazretleri, büyük velîlerdendir. Horasan’ın Nâmık köyünde 1049 (H.441) senesinde doğdu. Yirmi iki yaşında iken tövbe etmek nasîb oldu. O yaşa kadar arkadaşları ile zevk ü sefâ içinde yiyip içerdi. Bir gün içki getirmek sırası ona geldi. Bulundukları yerde kırk küp içkileri vardı. İçki almak için gidip baktığında hiç birinde şarap bulamadı. Şaşırıp kaldı. Sonra merkebi ile şarap için bağa gitti. Oradaki şarapları merkebe yükledi. Merkep yürümemekte inat ediyordu. Hayvanı şiddetle dövmeye başladı, sonra âniden; “Ahmed niçin bu hayvanı incitirsin? Onu biz yürütmüyoruz. Biz irâde etmeden yürümeyeceğini bilmiyor musun? Arkadaşların özrünü kabûl etmezse, biz kabûl ederiz” diye bir ses işitti. Hemen yere kapandı ve; “Yâ Rabbî! Tövbe ettim. Bundan sonra hiç şarap içmeyeceğim. Emreyle merkep yürüsün. O insanlara mahcûb olmayayım” dedi. Merkeb yürümeye başladı. Arkadaşlarının yanına varıp şarabı önlerine koyduğunda, ona sen de iç dediler. “Ben tövbe ettim” dedi. Fakat içirmek için ısrâr ettiler. Âniden kulağına yine bir ses geldi; “Yâ Ahmed! Ellerinden al, iç ve içtiğin bardaktan onlara da içir” diyordu. Hemen alıp içti, şarap bal şerbeti olmuştu. Allahü teâlânın kudreti ile şarap şerbete çevrilmişti. Orada bulunanlara da tattırdı, hepsi tövbe etti…
Çok kerametleri görüldü.
Ahmed-i Nâmıkî Câmî’yi sevenlerden birisi bir gün; “O mübarek zatın yanına gideyim, kendi eliyle ağzıma bir lokma koysun” diye aklından geçirdi. Bu zât ile Ahmed Nâmıkî Câmî’nin bulunduğu yer arasında üç günlük mesafe vardı. Yola çıkıp, nihayet yanına vardı. O sırada sofra hazırdı. O zâtı da sofraya buyur ettiler. Ahmed-i Nâmıkî eline bir lokma aldı ve o zâtın kulağına; “Senin istediğin bu ise, işte lokma” deyip, ağzına koydu…
Ebü’l-Hasan Salah isimli bir zât gece rüyâsında Peygamber efendimizi gördü. Dört halîfesi sağ tarafında, Ahmed-i Câmî hazretleri sol tarafında oturuyordu. Resûlullah efendimiz Eshâb-ı kirâm ile konuşuyordu. Konuşmaları bitince, Ebü’l-Hasan selâm verip huzûra yaklaşarak; “Yâ Resûlallah! Bugün kendisine uyulacak zât kimdir? Kime uymak lazımdır” diye sordu. Resûlullah efendimiz, Ahmed-i Nâmıkî Câmî’yi işâret ederek; “Ehl-i sünnet vel-cemâat, Ehl-i sünnet vel-cemâat, Ehl-i sünnet vel-cemâat” buyurdular. Ehl-i sünnet vel-cemâat ile Ahmed Nâmıkî’yi kasdetmişlerdi.

Comments are closed.