Cemâleddîn Abdürrahîm Esnevî hazretleri Mısır’da yetişen İslâm âlimlerinin büyüklerindendir. 704 (m. 1305)’nde Mısır’da Esna şehrinde doğdu. 772 (m. 1370)’de Kâhire’de vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Hazret-i Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem” hâtemün nebiyyîn ve Seyyidil mürselîn, âlemlere rahmet ve kıyâmet gününün şefaatçisidir. Nitekim bu husûs âyet-i kerîme ile sâbit olmuştur. Allahü teâlâ [Ahzâb sûresi 40. âyetinde meâlen] (Muhammed, erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allahın Resûlü ve Peygamberlerin sonuncusudur) ve [Enbiyâ sûresi 107. âyetinde meâlen] (Ey Resûlüm! Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik!) buyurmuştur. Muhammed aleyhisselâm bütün insanlara ve cinlere Peygamber olarak gönderilmiştir. Onun dîninin gönderilmesi ile bütün dinler nesh olmuş, yürürlükten kaldırılmıştır. Ona Kur’ân-ı kerîm gönderilince, diğer semâvi kitâblar nesh edilmiş, hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır. [Bu kitaplar, daha önce insanlar tarafından tahrîf edilmiş, bozulmuş idi. Bugün aslı üzere Tevrât ve İncîl yoktur. Olsa bile, nesh edilmiş olduğundan makbul değildir.] Onun gönderilmesi ile Peygamberlik son buldu. Ondan sonra Peygamber gelmeyecektir. Onun dîne davetinden başka, diğer davetler merdûddur, kabul olunmaz. Zîrâ İslâm dîni Onun gelmesi ile ve O hayatta iken kemâle erdirilmiştir. Nitekim; [Mâide sûresi 3. âyetinde meâlen], (Bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim) buyurulması bu husûsu bildirmektedir. (Güzel ahlâkı tamâmlamak için gönderildim) buyurulan hadîs-i şerîf de, bunu gösteren açık bir şâhittir. Her kim Ona tâbi olmaktan yüz çevirirse ve Onun dîninin hükümlerini mutlaka kendine lâzım bilmeyip, ehemmiyet vermez ise, şeytânın dostu ve Rahmânın düşmânı olur. Böyle kimselerde hârikulâde şeyler görülür ise, bunlar kerâmet cinsinden değildir. Öyle kimselerde zuhûra gelen bu hâllere mekr ve istidrâc denir.
İyi bilmek icap eder ki, Allahü teâlânın, bir kulun bütün murâdını yerine getirmesi, her istediğini vermesi, isterse bu verilen şeyler hârikulade olsun, o kulun Allahü teâlâ katında makbûl bir kul olduğunu göstermez. Bunlar, bazı kullarına iyilik ve ihsândır. Bazılarına da istidrâcdır. Allahü teâlâ [A’râf sûresi 182. âyetinde meâlen] (… Onları derece derece aşağı indiriyoruz. Onlar bilmiyorlar) buyurdu.