Allahü teâlânın rızâsı için ziyâret etmek

Akrabâyı, yakınları gözetmeye, ziyâret etmeye ve yardım etmeye Sıla-i rahm denir. Resûlullah efendimiz;
(Putları, tapınılan heykelleri kırmak ve akrabâya iyilik etmek için gönderildim) buyurmuştur.
Müslümân olan ve dînini kayıran akrâbasını ziyâret eden bir kimseye, yetmiş nâfile hac sevâbı verilir. Peygamber efendimiz, hazret-i Ebû Hüreyre’ye hitaben;
(Hastanın hâlini sormak için iki kilometre git, küs olan kimseleri barıştırmak için dört kilometre yürü, altı kilometre de, bir din kardeşini ziyâret etmek için git, bu kadar da, ilim adamından bir mes’ele öğrenmek için git!) buyurmuştur.
Akrabâyı ve din kardeşlerini ziyâret etmek, onlara hediyye götürmek sünnettir. Hadîs-i şerîfte;
(Hediyeleşiniz, birbirinize muhabbet edersiniz) buyuruldu.

EN KIYMETLİ HEDİYE!..
Hediyyenin en kıymetlisi, en faydalısı, güler yüz, tatlı dildir. Dosta, düşmana, Müslümâna ve gayr-i müslime, dâimâ güler yüz, tatlı dil göstermelidir. Kimse ile münâkaşa etmemelidir. Münâkaşa, dostluğu giderir, düşmanlığı arttırır. Kimseye kızmamalıdır. Hadîs-i şerîfte;
(Gadab etme, kızma) buyuruldu.
Fitne, fesât zamânında, ineğe tapanları görünce, ineğin ağzına saman vermeli, onları kızdırmamalıdır.
Anayı, babayı ve yakın akrabayı ziyâret etmek vâcibdir. Hiç olmazsa, selâm göndererek, tatlı mektûp yazarak ve telefon ederek bu günâhlardan kurtulmalıdır. Selâmın, mektûbun ve sözle, para ile yardımın miktârı ve zamânı yoktur. Lüzûm ve imkânı kadar yapılır. Zî-rahm-i mahrem olmayanlara bunlar vâcib değildir.
Birinin üç gün ömrü kalmış iken akrabâsını, Allah rızâsı için ziyâret etmesi ile, ömrü otuz seneye uzar. Otuz yıl ömrü olan kimse de, akrabâsını terk ettiği için, ömrü üç güne iner. Bu sebeple Müslümân olan, İslâmiyyete uyan akrabâyı ziyâret etmek lâzımdır. Hiç olmazsa haftada veyâ ayda bir ziyâret etmeli, kırk günü geçirmemelidir. Uzak memlekette ise, mektûbla ve telefonla gönlünü almalıdır. Dargın, kinli ise de, vazgeçmemelidir. Akrabâsı gelmezse, cevâp vermezse de, giderek veyâ hediyye, selâm göndererek, yâhut mektûp ile ve telefon ile yoklamaktan vazgeçmemelidir.
Allahü teâlâ, Müslümân ve sâlih olan akrabâyı ziyâret etmeyi emrediyor. Berîka ve Hadîka kitâblarında diyor ki:
“Kat’-i rahm, yani akrabâ ile ilişiği kesmek büyük günâhtır. Erkek olsun, kadın olsun zî rahm-i mahrem akrabâyı ziyâret etmek vâcibdir. Amca kızı gibi mahrem olmayan zî rahm akrabâyı ve zî rahm olmayan akrabâyı ziyâret vâcib değildir. Fakat bunlara da hediyye, selâm yollamak müstehâbtır.”
Üzerinde hakkı bulunanları ziyâret etmemek, kibir alâmetidir. Kendinden aşağı olanları ziyâret etmek ise, tevâzu alâmetidir. Ziyâretler, dostluğun, muhabbetin artmasına, birlik ve beraberliğin doğmasına sebep olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kimse, köydeki bir arkadaşını ziyârete giderken, Hak teâlâ, bu kimseye bir melek gönderir. Melek der ki:
-Böyle nereye gidiyorsun?
-Şu köydeki arkadaşımı ziyârete gidiyorum.
-Sana bir iyiliği dokundu da onun için mi gidiyorsun?
-Hayır iyilik ettiği için değil, onu Allah rızâsı için sevdiğimden gidiyorum.
-Müjdeler olsun sana! Beni sana Allah gönderdi. Hiçbir karşılık beklemeden sırf Allah rızâsı için arkadaşını sevdiğin ve ziyâretine gittiğin için Allahü teâlâ da seni seviyor.)

“EN ÜSTÜN AMEL…”
Dostları, tanıdıkları, yakınları ve sâlih kimseleri ziyâret etmeli, duâlarını, gönüllerini almaya çalışmalıdır. Hadis-i şerifte;
(En üstün amel, senden uzaklaşmış olan akrabana sıla-i rahmde bulunmak, sana vermeyene vermek, sana zulmedeni affetmektir) buyurulmuştur.
Netice olarak, yakınlarımızı, dostlarımızı, tanıdıklarımızı ziyâret etmeliyiz. Ziyâret etmenin ve gönül almanın zamanı olmaz. Her zaman yapılabilir. Ziyâret etme imkânı olmayanlar, dostlarını, yakınlarını telefonla aramalı, hatırlarını sormalı, yardım edilecek bir durum varsa ve elden geliyorsa yardım etmeli ve bunları büyük fırsat bilmelidir. Bayramlar, mübarek gün ve geceler, gönül almak için, birer fırsattır…

Comments are closed.