Allahü teâlâyı hatırlamak, zikirdir

Zikretmek, Allahü teâlâyı hâtırlamak demektir. Bu da, kalb ile olur. Zikredince, kalb temizlenir. Yani kalbden dünyâ sevgisi çıkar, Allahü teâlânın sevgisi yerleşir. Kalb hastalığının ilâcı, İslâmiyetin emirlerine uymak, yasaklarından sakınmak ve Allahü teâlâyı çok zikretmek yanî ismini, sıfatlarını hâtırlamak, kalbe yerleştirmektir. Ahzâb sûresinin 35. âyetinde meâlen;
(Allahı çok zikreden erkeklerin ve kadınların günâhları affolur ve çok sevâb verilir) buyuruldu.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri, bir talebesine hitaben buyuruyor ki:
“Ey oğlum! Bu zamânınız fırsattır. Fırsat da, büyük ni’mettir. Sıhhat ile ve üzüntüsüz geçen vakitler, bulunmaz ganîmettir. Her sâati Allahü teâlâyı zikretmekle geçirmelidir. Resûlullaha uygun olan her iş, hattâ alışveriş bile zikir olur. O hâlde, her hareketin, her duruşun, Resûlullaha uygun olması lâzımdır. Böylece, hepsi zikir olur. Zikir demek, gafleti tardetmektir. Yani Allahü teâlâyı hâtırlamaktır. İnsan her hareketinde, her işinde, Allahü teâlânın emrini ve yasağını gözetince, emir ve yasakların sâhibini unutmaktan kurtulur ve dâim zikretmiş olur.”
16. yüzyılda yaşamış olan Alvan Hamevî hazretleri, sevdiklerinden birine hitaben buyuruyor ki:

“ONLARIN YOLUNDA YÜRÜ!”
“Ey kardeşim! Bir rehber ara! Bâzı kimselerin o büyükler hakkındaki sözlerine değer verme! Bunu bulamazsan, âlimlerden, Resûlullah efendimizin mübârek hayâtını, Eshâbının, Tâbiîn ve bu büyüklerin yolunda gidenlerin hayatlarını öğren, onların yürüdüğü yolda yürü! Bu sûretle onların kavuştuklarına kavuşursun. Mezhebinin imâmı olan zâtın yolunda yürü ve ona uy! Zamânımızdaki âlim geçinen bozuk îtikât sâhiplerine aldanma, onlara uyma, yaklaşma ve onların meclisinde bulunma! İbn-i Atâ hazretleri, Hikem isimli eserinde;
‘Kendi nefsinden râzı olmayan câhille berâber bulunman, nefsinden râzı olan âlimle berâber olmaktan hayırlıdır, iyidir. Hâli ile sana fayda vermeyen kimseyle arkadaş olma. Takvâ ehlinin, haramlardan kaçanın kölesi, hizmetçisi ol, onu sev. Belki, Allahü teâlâ bu vesîle ile seni onların arasına katar’ buyurmuştur.
Kur’ân-ı kerimde Yûnus sûresinin 62-64. âyetlerinde meâlen;
(Biliniz ki, Allahü teâlânın evliyâsı için azap korkusu yoktur. Nîmetlere kavuşmamak üzüntüsü yoktur. Onlar îmân edip takvâya ermiş olanlardır. Dünyâ hayâtında da âhirette de onlar için müjdeler vardır) buyuruluyor.
Ey kardeşim! Devamlı Rabbini zikret, an, hatırla. Kur’ân-ı kerimde Âl-i İmrân sûresinin 41. âyetinde meâlen;
(Rabbini çok an), Ahzâb sûresinin 41. Âyetinde meâlen;
(Ey îmân edenler! Allahü teâlâyı çok zikrediniz. Her zaman hatırlayınız. Hiç unutmayınız), Ra’d sûresinin 30. âyetinde de meâlen;
(İyi biliniz ki, kalbler, Allahü teâlânın zikri ile itmînâna, râhata kavuşur) buyurulmaktadır.
Zikirde çok faydalar vardır. Zikreden kimsenin kalbi parlar, nûru artar. Zikrin, tesbih yani Sübhanellah, tahmid yani Elhamdülillah, tekbir yani Allahü ekber ve tehlîl yani La ilâhe illallah söylemek gibi çeşitleri vardır. En üstünü tehlîldir. Çünkü Peygamber efendimiz;
(Zikrin en üstünü Lâ ilâhe illallahtır) ve (Lâ ilâhe illallah sözü Cennetin anahtarıdır) buyurmuştur.
İnsan, kelime-i tevhide, Peygamber efendimize şehâdeti de ekleyerek söyleyip mânâsına inanmakla Müslüman olur. Onunla ebedî Cennette kalır. Onun sebebi ile kul, Cehennemden kurtulur. Zira;
‘Zikretmek sebebiyle insanda Rabbinin sevgisi hâsıl olur. Bir şeyi çok anan, onu çok sever’ buyurulmuştur.”

GAFLETTEN KURTULMAK!..
Netice olarak, zikir demek, kendini gafletten kurtarmak demektir. Gaflet ise, Allahü teâlâyı unutmak demektir. Zikir, yalnız Kelime-i tevhîdi söylemek ve tekrâr tekrâr Allah demek değildir. Her ne şekilde olursa olsun, kendini gafletten kurtarmak, zikir olur. İslâmiyetin emirlerini yapmak ve yasaklarından sakınmak, hep zikirdir. İslâmiyetin emirlerini gözeterek yapılan alışveriş de zikirdir. Çünkü bunları yaparken, emirlerin, yasakların sâhibi hep hâtırlanmakta yani gaflet gitmektedir…

Comments are closed.