Amasyalı Âlim Seydîzâde Abdurrahmân Efendi

Seydîzâde Abdurrahmân Efendi Osmanlı âlimlerinden olup Amasya’da doğdu. 983 (m. 1575)’de İstanbul’da vefât etti. Bursa’da, Ankara’da, Akşehir’de, İznik’te Edirne’de medreslerde müderrislik ve Haleb, Bursa ve Mekke’de kadılık yaptıktan sonra Rumeli kadıaskerliğine tayin edildi. 983 (m. 1575)’de İstanbul’da vefât etti. Hidâye adlı meşhûr fıkıh kitabının baş kısmına, “Tergîb-ül-edîb” adıyla bir haşiye yazdı. Bu eserinde buyurdu ki:
Vâridât-i ilâhiyyenin hepsi, âdet-i ilâhiyye içinde hâsıl olmakdadır. Yani, Allahü teâlâ, her şeyi bir sebep altında yaratmaktadır. Bu sebeplere, iş yapabilecek tesir, kuvvet vermiştir. Bir iş yapmamız, bir şeyi elde etmemiz için, bu işin sebeplerine yapışmamız lâzımdır. Mesela, buğday hâsıl olması için, tarlayı sürmek, ekmek, ekini biçmek lâzımdır. İnsanların bütün hareketleri, işleri, Allahü teâlânın bu âdeti içinde meydâna gelmekdedir. Allahü teâlâ, sevdiği insanlara, iyilik, ikrâm olmak için ve azılı düşmanlarını aldatmak için, bunlara, (Hârikulâde) olarak, yani âdetini bozarak, sebepsiz şeyler yaratıyor.
1- Peygamberlerden “aleyhimüsselâm”, tam temiz oldukları için âdet-i ilâhiyye dışında ve kudret-i ilâhiyye içinde şeyler meydâna gelir. Buna (Mucize) denir. Peygamberlerin “salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma’în” mucize göstermesi lâzımdır.
2- Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” ümmetlerinin evliyâsında, nefislerinin kötülükleri kalmadığı için âdet dışı meydana gelen şeylere, (Kerâmet) denir. Evliyânın kerâmet göstermesi lâzım değildir. Bunlar, kerâmet göstermek istemez. Allahü teâlâdan utanırlar.
3- Ümmet arasında, velî olmayanlardan meydâna gelen âdet dışı şeylere, (Firâset) denir.
4- Fâsıklardan, günâhı çok olanlardan zuhûr ederse (İstidrâc) denir ki, derece derece, kıymetini indirmek demekdir.
5- Kâfirlerden zuhûr edenlere ise (Sihir), yani büyü denir.
İstidrâcın manâsı: Allahü teâlânın bir kimseye, isteklerini dünyada vermesidir ki, o kimsenin haddi aşması, inâdı, cehâleti ve fesâdı artıp, her zaman ve belki her ân dergâh-ı izzetden [Allahü teâlâ katından] uzaklaşarak, rahmetden mahrûm kalmasına sebep olmasıdır.