Anne olmak ne güzelmiş

Çalışmaya lise yıllarında stajla başladım. Yaz tatillerinde de bir sonraki eğitim yılının, yurt parasının harcamalarını biraz olsun biriktirmeye çalışıyordum.
Ama her yeni işe girerken “inşallah burası iyidir” desem de her defasında sonuç aynı kapıya çıkıyordu:
“Kendinden taviz vermeden çalışılamaz.”
Bazen babama kızıyordum. Bir baba okuyan çocuğunu çalıştırır mı? Okul masraflarını düşünmez mi? Allah razı olsun her ay maaşından belli bir miktar gönderiyordu ama bundan başka ekstra bir harcama olduğunda beş kuruş gelmiyordu.
İleride kimseye muhtaç olmamak için okumaya mecburum, diyordum. Aramızda öyle arkadaşlar vardı ki babalarından sürekli para istiyor, her gün çarşıya yemeğe iniyorlardı. Ben ve birkaç arkadaş yurdun verdiği günlük fişle kuru fasulye pilav bulursak seviniyorduk.
Öyle böyle büyük umutlarla, diplomayı aldım. Okul bitti ama gözler üzerimdeydi. Haydi git çalış, eve para getir… Diyemezdim ki aileme:
“İnsanlar senin benim gibi değil, herkes çıkar peşinde…”
Çok sevdiğim lise müdürümün sayesinde, memleketin saygıdeğer kişisi, belediye başkanının babasının yanında çalışmaya başlamıştım. Dedem yaşında bir insandı… O bile giyinişimi beğenmedi. Daha gösterişli giyinmem lazımmış. Burası itibarlı bir iş yeriymiş. Topuklu ayakkabılar, güneş gözlükleri vb. olmalıymış. Hatta bunları adamın kendisi alıp getirmişti. Birkaç ay sonra o iş yerinden de ayrılmak zorunda kaldım.
“Bir de devlet kapısını deneyeyim” dedim. Vekil öğretmenliğe başladım memleketin bir köyünde… O zaman 21 yaşındaydım. 5 ilköğretim 1 lise bulunan bir ilçeydi.
Bu kez de görev yaptığım okulda, okul müdüründen ve benimle emsal bazı öğretmenlerin tutum ve davranışlarından rahatsız oldum. Yıl sonunu zor ettim. Bana sordular:
-Hocahanım seneye gelecek misiniz?
Gitmedim tabii. Bu arada kendi standartlarıma uygun bir iş yerinde çalışabileceğimi düşündüm. Ama orada da iş yeri sahibi beni diğer çalışanların ne yapıp ettiğini kendisine ispiyon etmemi istedi…
İmalathanede olup bitenleri yukarı müdüriyete bildirecektim… Ama bu bana göre bir iş değildi… Hayır bunu asla yapamazdım.
Ben artık kendimden kuşkulanıyordum. 6-7 iş yerine girdim, hepsinin sonu aynı… Daha enteresan olanı, ben kendi yaşadıklarımı anlatarak “vazgeçmek” için ikna etmeye çalıştığım birçok arkadaş bana inanmak yerine para kazanmayı tercih etti.
Son iş yerinde 3-4 ay çalıştıktan sonra nişanlandım ve hemen işten ayrıldım. Eşime o zaman dedim ki:
“Ben ev hanımı olmayı tercih ediyorum.”
O da sağ olsun “zaten ben seni çalıştırmam” dedi. Çok şükür şimdi bebeğime annelik yapıyorum…
Antalya-”İsimsiz”

Comments are closed.