Annem beni doğurmasaydı!

Atâ Süleymî hazretlerinin bir sevdiği anlatır: Bir sabah Atâ hazretlerinin yanına varmıştık. Akşama kadar yanında kaldık.
Hem hayret ettik,
hem de acıdık.
Zîra devamlı;
“Aah! Keşke annem beni doğurmasaydı” sözünü tekrarlayıp durdu.

FERYÂT ETTİ
Bir sevdiği anlatır: Atâ Süleymî bir gün bana; “Ey Beşîr! Ölüm peşimde, kabir önümde, gideceğim yer mahşer, yolum sırât köprüsü, altında Cehennem, bilemiyorum ki Rabbim bana ne muâmele yapar?” dedi.
Ve bir “âh!” dedi.
Sonra feryâd etti.
Ve düşüp bayıldı.
Uzun zaman öyle kaldı. Ayılınca benzi solmuş, zayıf düşmüştü. Bize; “Şu keçeyi kaldırın” dedi. Kaldırıp baktık ki altında “bir dirhem” para var.
Onunla sevik aldık.
Bir çorba yaptık.
Ona içirmek istedik.
O çorbayı ağzına aldı. Fakat bir türlü yutamadı. Boğazına takılıp kaldı. Öyle ki, ölecek zannettik.
Çok korktuk.
Heyecanlandık.
Ve kendisine;
“Ey Atâ! Bunu senin için aldık, hazırladık. O kadar uğraştık, içsene!” dedik. Bize dönüp; “Onu ağzıma alıp da sıcaklığını hissedince aklım gitti” dedi.
Biz merakla;
“Niçin?” dedik.
Cevap verip;
“Çünkü o anda Müzzemmil sûresinin; “Âhirette kâfirler için korkunç bir ateş ve boğazlarına takılıp kalan iğrenç yiyecekler vardır” meâlindeki âyet-i kerîmeyi hatırladım” dedi…

Comments are closed.