Abdullah bin Mübârek hazretleri, Sehl-i Tüsterî’ye gençliğinde ders okutuyor, kalbine feyizler akıtıyordu.
Sehl, bir gün geldiğinde;
“Hocam, ben bundan sonra sizin dersinize gelemeyeceğim” dedi.
İbni Mübârek hazretleri;
“Neden yavrum?” deyince;
“Çünkü sizin câriyeleriniz çok terbiyesiz. Dün sizin dama çıkmışlar, oradan bana; “Benim Sehl’im, benim Sehl’im!” diye seslenip, beni çağırıyorlardı” dedi.
Ve huzûrdan ayrıldı. İbni Mübârek hazretleri diğer talebelere;
“Haydi Sehl’in cenâzesine gidelim!” buyurdu.
Talebeler;
“Sehl vefât mı etti?” dediler.
“Evet, benim câriyem yok. Onun gördüğü kızlar Cennet hûrileriydi ve onu Cennete çağırıyorlardı” buyurdu.
YAP UNUT!..
Bir gün Sehl-i Tüsterî hazretlerine;
“En büyük mutluluk nedir? diye sordular.
Cevâbında;
“İnsanları sevindirmektir ama bir şartla” buyurdu.
“O şart nedir?” dediler.
“Unutacaksınız, karşılık beklerseniz, o ticâret olur ki, hiç kıymeti olmaz” buyurdu.
SU GİBİ…
Bir gün de bu zâta;
“İyi insan nasıl olur efendim?” dediler.
Cevâbında;
“İyi insan, herkesin ihtiyâç duyduğu kimsedir, su gibi, hava gibi, gıdâ gibi” buyurdu.
Yine buyurdu ki:
“Onun elinden ve dilinden kimseye zarar gelmez, kimseye yük olmaz, yük çeker. Güler yüzlüdür, onu gören ferahlar.”