Cennet ve cehennem ehlinin alâmeti vardır

Hacı Halîfe hazretleri Osmanlı evliyâsındandır. Kastamonu’da doğdu. Şeyh Tâcüddîn İbrâhim’in sohbetine gidip, tasavvuf yoluna girdi. 896 (m. 1490) senesinde vefât etti. Alâüddîn Fenârî ona talebe olmak istedi. Hacı Halife ona hitaben buyurdu ki: “Bütün bağ ve engelleri kesip, bu yolda ilerleyen nihâyete kavuşur. Fakat i’tidâl üzere ilerlemek lâzımdır. Talebenin, kendisine…

Devamını oku

Kur’an-ı kerimin Mushaf haline gelmesi

Sual: Kur’an-ı kerim, bugün elimizdeki şekli ile mi geldi yoksa daha sonra mı toplanıp bu şekilde oldu? Cevap: Cebrâîl aleyhisselam her sene bir kerre gelip, o ana kadar inmiş olan Kur’an-ı kerimi, Levh-il-mahfûzdaki sırasına göre okur, Peygamber efendimiz dinler ve tekrar ederdi. Ahirete teşrif edeceği sene, iki kere gelip, tamamını…

Devamını oku

Kitaplara inanmak imanın şartlarındandır

Kitaplara iman Allah tarafından bazı peygamberlere kitap indirildiğine ve içinde yazılanların tamamen doğru ve gerçek olduğuna inanmaktır… Kitaplara inanmanın imanın şartlarından biri olduğu bilinmelidir. Her ilahi kitap bir peygamber aracılığı ile gönderilmiştir. Kendisine kitap gönderilen peygamberler de ondaki emir ve yasakların uygulanmasını göstermiş ve bunların yaşanabilir olduğunu ortaya koymuştur. Biz…

Devamını oku

Anne babanın mühim vazifesi

Evi, Muhyiddin-i Arabi hazretlerinin türbesine çok yakın olan Ahmed Halebi, bizzat gözleriyle gördüğü şu kerameti anlattı: “Bir gece, Muhyiddin-i Arabi hazretlerini sevmeyenlerden biri, elinde “ateşle” türbeye yaklaştı. Maksadı belliydi. Orayı yakacaktı. Sonra da kaçacaktı. Ateşi attı, ancak ateş ânında sönüverdi. Adam şaşırdı ve kaçmaya başladıysa da ayaklarının altında âniden ‘bir…

Devamını oku

İlmiyle âmil mürşid-i kâmil

Dün kısaca kendisinden bahsettiğimiz İmâm-ı Rabbânî hazretleri, çocukluğunda şiddetli bir hastalığa tutulmuştu. Evlerinde büyük bir üzüntü hâsıl olup, vefât edeceğini zannetmişlerdi. O zamanın meşhur velîlerinden ve Abdülkadir-i Geylânî’nin (kuddise sirruh) yolunun büyüklerinden Şâh Kemâl-i Kihtelî-yi Kâdirî’ye götürüp duâsını istediler. Şâh Kemâl-i Kâdirî (rahimehullah), İmâm-ı Rabbânî’yi görünce, ona büyük bir hayrânlıkla…

Devamını oku

Abdest aldığında şüphe eden

Sual: Abdest alırken, bazı yerleri yıkamadığı hatırına gelen, elbisesine, bedenine idrar sıçradığını, kullandığı eşyanın pis olduğunu zanneden ve abdestinin olup olmadığında şüphe eden kimse, nasıl hareket eder? Cevap: Konu ile alakalı olarak Halebî-i kebîrde deniyor ki: “Abdest aldığını bilip, sonra bozulduğunda şüphe ederse, abdesti var kabul edilir. Abdesti bozulduğunu bilip,…

Devamını oku