Sual: (Hadisimi Kur’anla karşılaştırın. Kur’ana uyarsa o söz benimdir, uymazsa benim değildir) hadisine uyarak, âyetle çelişen hadislerin hepsini hadis kitaplarından ayırmak gerekmez mi?
CEVAP
Bir kere hadis kitaplarında Kur’an-ı kerime aykırı hadis-i şerif bulunmaz. Bir hadis âlimi, bir hadis-i şerifin Kur’ana aykırı olduğunu bilememişse, biz nasıl bileceğiz? Kur’an-ı kerimi bilmeyen nasıl muhaddis olur?
Aslında şöyle düşünmek gerekir: Bir âyetle bir hadis çelişkili gibi görünürse, hadis-i şerifi esas almalı; çünkü Kur’an-ı kerim Resulullah efendimize inmiştir, o âyetteki manayı en iyi o bilir. Öyle ise, o hadis-i şerif o âyete aykırı değildir, belki açıklamasıdır.
Bunun gibi, mezhebimizin bir hükmü, bir hadis-i şerifle çelişir gibi görünürse, mezhebimizin hükmünü almamız gerekir. Mezhebimizin âlimleri bu hadis-i şerifi anlayamamış denilemez. Bir örnek vermek gerekirse, hadis-i şerifte, (Denizde yaşayan her canlı yenir.) buyurulurken, mezhebimizin âlimleri, bu hükümden deniz haşaratını istisna tutmuştur. Bunun gibi, (İstanbul’da Şişli’de Ramazanda herkes oruç yer) dense, bunun istisnalarının da olacağı mümkündür. İşin önemini belirtmek için, çoğu anlamında, herkes dendiği olur.
Şu halde, bid’at ehlinin dediği gibi, (Mezhebimizin hükümlerini, hadislere ve Kur’ana göre düzeltelim) demenin çok yanlış olduğu bu örneklerden anlaşılmaktadır. Mezhepsizlerin oyununa gelmeyelim, mezhebimizin hükümleriyle amel etmeye çalışalım. İmam-ı Rabbani hazretleri, mezhebin bir hükmünü bir hadis-i şerife aykırı görerek, yani mezhebin o hükmünün yanlış olduğunu kabul etmenin, mezhebinin hükmünü beğenmemenin, ilhad olduğunu bildirmektedir. (Mebde ve Mead)