Bağdatlı Âlim İmâm-ı Abdullah Nesefî

Abdullah Nesefî hazretleri on üçüncü ve on dördüncü yüzyıllarda yetişmiş büyük fıkıh ve tefsir âlimidir. Doğum yeri ve târihi kesin olarak bilinmemektedir. 1310 (H.710) senesinde Bağdat’ta vefat etti. Zamanının büyük âlimlerinden Kerderî, Hâherzâde gibi zatlardan aklî ve naklî ilimleri öğrendi. İmâm-ı Abdullah Nesefî hazretleri “Umdet-ül-i’tikâd” kitabında şöyle buyuruyor:
İnsan, beden değil, ruh demektir. Beden, ruhun konak yeridir. Kıymetli olan, ev değil, evde oturanlardır. Cebrâîl aleyhisselâm, Peygamber efendimize insan şeklinde görünürdü. Ekseriya, Eshâb-ı kirâmdan Dıhye hazretlerinin şeklinde görünürdü. Eshâb-ı kiramdan bazıları da Cebrâîl aleyhisselâmı insan şeklinde gördüler. Cebrâîl aleyhisselâm insan şeklinden çıkarak, kendi şekline girince, ruh gibi olunca, yok oluyor denilemez. Şekil değiştirdi denilir. İnsan ruhu da bunun gibidir. İnsan ölünce, ruhu bir âlemden başka bir âleme geçmektedir. Ruhun böyle değişikliğe uğraması, kerametinin kalmayacağını göstermez.
Müctehid âlimler; “Her mü’min uykuda da mü’min olduğu gibi, öldükten sonra mü’mindir. Bunun gibi Peygamberler, öldükten sonra da Peygamberdirler. Çünkü Peygamber olan ve iman sahibi olan ruhtur. İnsan ölünce, ruhunda bir değişiklik olmaz” buyurmaktadır. İnsan ölünce, ruh da ölmez. Ruh, bedenden başka bir varlıktır. Mezardaki beden ile, toprak olduktan sonra da, ilgisi yok olmaz. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitâplarını okumamış olan cahiller, mezhepsizler ve cehenneme gidecekleri bildirilmiş yetmişiki fırkadan olan sapıklar, ruhun bedenden ayrı bir varlık olduğunu bilmiyorlar. İnsan ölünce, hareketi yok olduğu gibi, ruhun da bedenin bir sıfatı, özelliği olduğunu, hareketin yok olduğu gibi rûhun da yok olacağını sanıyorlar. Evliya da, her insan gibi, ölür, toprak olur, insanlığı ve ruhaniyeti kalmaz diyorlar. Mevtalarına hürmet etmiyorlar, hakaret ediyorlar.
Hadîs-i şerîfte (Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçedir. Yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur) buyuruldu. Bu hadis-i şerif, ruhların, çürümüş cesetlerle birleştiklerini açıkça bildirmektedir. Mü’minlerin mezarlarının muhterem, mübarek olduğunu göstermektedir. Âlime hakaret edenin, düşmanlık edenin kafir olmasından korkulur.

Comments are closed.