Uhud cengi kızışmıştı.
Bir müşrik vardı.
Ebu Zat-ül Yed.
Bir ata binmişti.
Kılıcını kaldırıp:
“Ben, Ebu Zat-ül Yed’im. Bana Muhammed’i gösteriniz!” diye bağırdı.
Resulullah’ı gördü.
Üzerine hücum etti.
? ? ?
Hazret-i Talha oradaydı.
Bu vaziyeti gördü.
Hemen önünü kesti.
Mızrağını kaldırdı.
Atının bacaklarına vurdu.
At kıvranıp yere çöktü.
Müşrik yere yuvarlandı.
Hazret-i Talha (radıyallahü anh) bu defa mızrağını kaldırdı. Müşrikin gözüne sapladı.
Onu bağırtarak öldürdü.
? ? ?
Tekrar düşmana daldı.
Çok müşriki öldürdü.
Kendi de çok yara aldı.
Yaraları yetmiş beşi aştı.
Sadece başında dört büyük kılıç yarası vardı.
Uylukları parçalandı.
Parmakları kesildi.
Yine cengi bırakmadı.
Şehit olmayı bekliyordu.
? ? ?
Kendisi anlatır:
“Sahabe-i Kiram, ‘Müminlerden öyle yiğitler vardır ki Allah ile olan ahidlerine sadakat gösterirler. Onların bir kısmı ahdini yerine getirdi -şehit oldu- bir kısmı da şehit olmayı bekliyor’ âyet-i kerimesinde bekleyenlerin kim olduklarını merak ediyorlardı. (Devamı yarın)