Elinde bel olan altmış yaşındaki Kıbrıs köylüsü adam bizi rahatlatan bir ses tonuyla konuştu:
-Merhaba gençler köyümüze hoş geldiğiniz.
Böyle söyleyince rahatladık. Bize oturmamız için ısrar etti:
-Sizleri on dakikadır yukarıdan izliyorum. Bu taş yapı ile ilgili yorumlarınızı beğenmedim. Hiçbiriniz doğruya yaklaşamadı.
-Verdiğimiz rahatsızlıktan ve kötü yorumlarımızdan dolayı arkadaşlarım adına sizden özür diliyorum.
-Rahat olun, ben sadece bir şaka yaptım. Benden çekinmeyin.
Sonra yeleğinin cebinden bir nüfus cüzdanı çıkartıp bana uzattı:
-Bak ben de Türk vatandaşıyım. 1917 doğumlu Yani Kutufo.
Tesadüfe bakın ki benim dedemle aynı yaşıttı.
– Yani Efendi, benim dedemle yaşıtsınız, belki sizin de bizim kadar torunlarınız vardır, dedim.
-Keşke olsaydı ama madamla bizim çocuğumuz olmadı. Birbirimizi çok sevdiğimiz için de çocuğu bahane edip ayrılmadık. Kırk iki yıldır evliyiz.
Onun adına hepimiz çok üzülmüştük. Sonra bize, “içinizde köy çocuğu olan var mı?” dedi. Kütahyalı Recep ile ben el kaldırdım. Sonra
-Siz harman yerini bilirsizin herhalde, işte biz de arpa, buğday, mısır, fasulye harmanını bu taş yapı içinde burada yaparız. Atla döveni çeker tanelerini sapından ayırırız. Etrafının ve zemininin taşla kaplı olmasının sebebi tanelerin zayi olmaması içindir. Yani Efendinin bu açıklamalarından sonra tahminlerimizden dolayı bir defa daha utanmıştık. Onun samimiyetine güvenerek sorular sormaya çalıştım.
-Yani Efendi, askerlik yaptınız mı?
-Evet, Kars’ta iki sene askerlik yaptım. Azınlıklara mensup Türk vatandaşlarına o zamanlar silah vermezlerdi. Ben aşçı yamağı idim. Patates, soğan soyardım. Karavanaları taşırdım. Güçlü ve çalışkan olduğum için komutanlarım benden çok memnundu. Beni hatta ödül olsun diye erken terhis ettirdiler.
-Sizler burada nasıl geçiniyorsunuz?
-Bizlerin buradaki arazisi her birimiz için üç dört dönümü geçmez. Ona da arpa ekeriz, benim bir atım vardı. Onunla pullukla arpa ekerdim. Yaşlandı, öldü. Şimdi beş koyunum, iki de keçim var. Bir de evde hasta bir madam… Tabii ki bunlarla geçim olmaz, bizler her pazar kiliseye gideriz. Ayda bir de ilçe merkezindeki kiliseye gideriz. Bize oradan nüfusumuza göre Yunanistan’dan gelen yardımdan verirler. Adına da “kilise yardımı” deriz. Önemli hastalıklarımızda İstanbul’daki bize ait hastanede tedavi oluruz. Tüm bu yardımları Yunanistan yapıyor.
-Niçin yapıyor ki? Siz buralardan göç etmeyesiniz diye mi?
-Evet onun için… Ama yine de gençler ya Atina’da ya İstanbul’da yaşıyor…
Sonra bir ıslık çaldı… Çalıların arasında bir hareketlenme oldu!.. Devamı yarın
Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00