Beni memnun etmek istiyorsan…

Dıhye-i Kelbi (radıyallahü anh), iman etmeden önce ticaretle meşgul olurdu ve çok zengindi… Kabilesinin de reisiydi… Müslüman olmadan önce de Resulullah Efendimizi severdi.
Ziyaretine gelirdi.
Sohbetini dinlerdi.
Ama iman etmezdi…
Ticaret için gittiği yerlerden her dönüşünde Resulullahı ziyaret eder ve torunları Hazret-i Hasan’a ve Hazret-i Hüseyin’e hediyeler getirir, onları sevindirirdi…
Efendimizse üzülür ve;
“Yâ Dıhye, eğer beni memnun etmek istiyorsan iman et… Şu güzel vücudunu cehennem ateşinde yanmaktan kurtar!” buyururdu.
O, hiç “hayır” demezdi.
Zira Efendimizi severdi.
Cevaben “O da olur yâ Resulallah!” der, Sevgili Peygamberimiz de onun hidayet bulması için dua ederdi.
Bedir Harbi sonrasıydı…
Hazret-i Cibril geldi.
Ve Dıhye’nin iman edeceğini Resulullaha haber verdi…
Aynı gün Dıhye geldi.
Resul aleyhisselâm, üzerindeki hırkayı çıkarıp Dıhye’nin oturması için yere serdi.
Dıhye, onu gördü…
Hemen yerden aldı.
Öpüp yüzüne sürdü.
Sonra başına koydu…
Resulullahın duaları bereketiyle kalbinde iman nuru doğmuş ve parlamıştı…
Seve seve “şehadet”i söyleyip o huzurda Müslüman olmakla şereflendi…

Comments are closed.