Benim kadar ilmi var mı acaba?

Büyük İslâm âlimi Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerini çok seven bir Hüseyin Efendi vardı.
Eyüp Sultan’da otururdu.
Bu zat anlatıyor:
“Ben, Kadiri şeyhiydim.
Yüzlerce müridim vardı.
Bir gün ‘Eyüb’e Abdülhakim Arvasi diye büyük bir âlim gelmiş’ diye işittim…
Kendi kendime;
‘Gidip bir göreyim, benim kadar ilmi var mı acaba?’ dedim.
Ve o gün gittim evine.
Oturdum sohbetine.
Hiç duymadığım şeylerden bahsediyordu.
Çok yüksek ilimler ve pek ince hikmetler sunuyordu cemaate.
Hemen oracıkta;
‘Sohbet biter bitmez arz edeyim, beni de talebeliğe kabul etsin’ diye karar verdim…
Nihayet bitti sohbet.
Herkes kalkıp gitti.
İkimiz kaldık sadece.
Tam vaktiydi…
‘Efendim, izninizle size bir şeyi itiraf etmek istiyorum’ dedim.
Mübarek zat;
‘Buyurun’ dedi.
‘Efendim, ben, kendimi yıllarca (şeyh) bilirdim ve insanlar benden (Eşşeyh Hüseyin Efendi) diye bahsederdi. Ama şimdi anladım ki ben meğer (eşşeyh) değil, hâzâ (eşşek)mişim. Kabul buyurursanız kapınızda hizmetçi olmak istiyorum’ dedim.
Tebessüm edip;
‘Estağfirullah’ dedi.
Ve kabul etti dileğimi…”

Comments are closed.