Beyninden vurulmuşa döndü!

Ömer bin Hattâb, kız kardeşiyle eniştesinin Müslüman olduğunu işitince inanamadı. Nuaym’ın gâyesi, hedef şaşırtmaktı. Yâni onu Efendimizden uzaklaştırmak için zaman kazanmaktı.
Oyalama taktiğiydi.
Ve taktik tutmuştu.
Nitekim Ömer, o an için Efendimiz aleyhisselâmı unutmuş, hızlı adımlarla kız kardeşi Fâtıma’nın evine yönelmişti. Gerçekten de duydukları doğruydu.
Îmân etmişlerdi.
Hakkı seçmişlerdi.
Yeni mü’minlerden Habbâb bin Eret’i evlerine çağırmış, ondan Kur’ân-ı kerîm okumayı öğreniyorlardı.
Kapıya geldi.
Kulağını verip dinledi. İçeriden Kur’an-ı kerîm seslerini işitince beyninden vurulmuşa döndü.
Kendi kendine;
“Nuaym doğru söylemiş. Bunlar gerçekten Müslümân olmuşlar” dedi.
Fena sinirlendi.
Çok hiddetlendi.
Ve âdeta kırarcasına kapıyı yumruklamaya başladı. Fâtıma ve Sa’îd, pencereden Onu bu hiddet ve bu kızgınlıkla görünce, çok korktular.
Telâşlandılar.
Ve şimşek hızıyla kalkıp, Habbâb’ı kilere, Kur’an sayfalarını da başka yere gizleyip, kapıyı açtılar.
Heyecanlıydılar.
Telâşlıydılar. Bu hallerini gizlemeye çalışıyorlardı. Ama O hakîkati anlamıştı.
Hiddetle sordu:
“Ne okuyordunuz?”
Ne deseler?
Ne söyleseler?
Zîra Ömer, patlamaya hazır bir yanardağ gibiydi ve cevap bekliyordu suâline:
“Size soruyorum ne okuyordunuz?”
……..
“Kur’ân okuyordunuz değil mi? (Devamı yarın.)

Comments are closed.