Bil bakalım ne var?

Bir gün Behlül Dânâ hazretleri, halîfe Hârun Reşîd’e; “Sana bir suâlim var” dedi. “Bil bakalım, yerin üstünde, yerin altında ve göklerde en çok ne vardır?”
Hârun Reşîd;
“Bunu bilmeyecek ne var?” dedi. “Yeryüzünde en fazla olan, bitki ve hayvanlar, yer altında ölüler, gökte ise melekler.”
Hazret-i Behlül;
“Hayır, bilemedin” dedi.
“Doğrusu ne peki?”
“Yer altında çok olan, ölüler değil, ölülerin pişmânlığıdır. “Âh! Keşke hiç günah işlemeseydim ve daha çok ibâdet etseydim” diye yanar tutuşurlar.
Hârun Reşid sordu:
“Peki, yer üstünde çok olan nedir?”
“Yaşayan insanların “uzun emel”, “hırs” ve “tamahları”dır.
“Göklerde en çok ne var?
“Bu, seninle ilgili.”
“Yâ, nedir o?”
“Âdil hükümdarların kazandığı sevaplar.”

BEN GENCİM
Bir gün de, bir genci görüp;
“Ömür, çok kıymetli sermâyedir, Onu boşa geçirme” buyurdu.
Genç umursamadı:
“Ben henüz gencim ama.”
Mübârek acıyarak baktı ona:
“Bu gençlik böyle devam eder mi sanıyorsun? Vaktiyle ben de senin gibi gençtim. Ama bak, şimdi yaşlandım. Geçmişte boşa geçirdiğim zamanlarıma üzülüyorum. O günleri arıyor, ama bulamıyorum.”
Delikanlı sordu:
“O günleri bulsaydınız, ne yapardınız?”
“İslâmiyeti öğrenir, öğrendiklerimle amel eder, başkalarına da öğretirdim.”

Comments are closed.