Bir avuç hurma

Tebük Harbi’ne gidileceği zaman Efendimiz; “Herkes bir yardımda bulunsun” diye haber saldı eshâba.
Kimi altın getirdi.
Kimi de gümüş.
Kimi de bir avuç “hurma” getirmişti. Hazret-i Ömer’in o ara durumu iyiydi.
Malı parası çoktu.
Kendi kendine;
“Bu defâ Ebû Bekr’i geçebilirim” diye düşünüp, malının yarısını getirip verdi.
Efendimiz gördü.
Ona doğru dönüp;
“Eve ne bıraktın yâ Ömer?” diye sorunca, “Bu kadar da evde var!” dedi. Sonra hazret-i Ebû Bekir malıyla geldi.
Hepsini getirmişti.
Peygamberimiz;
“Yâ Ebâ Bekr! Eve ne bıraktın?” diye sorunca; “Allah ve Resûlünün sevgisini bıraktım” dedi.
Efendimiz;
“Peki” dedi. Ve ikisine bakarak; “Aranızdaki fark, cevaplarınız arasındaki fark gibidir” buyurdular.
Durum anlaşıldı.
Hazret-i Ömer;
“Ebû Bekr’i hiçbir hususta geçemeyeceğimi çok iyi anladım” dedi.

İHSÂN ET!
Yine “Bedir Harbi”nde Efendimiz aleyhisselâm “bin”e yakın kâfiri gördü.
Eshâbı kirâm azdı.
Secdeye kapandı;
“Yâ Rabbî, bize va’dettiğin zaferi bugün ihsân et!” diye ilticâya başladı.
Duâ ediyordu.
Yalvarıyordu.
Hazret-i Ebû Bekr; “Yâ Resûlallah. O mutlaka va’dinde duracak ve sana zafer verecektir” dedi.
Tesellî eyledi.
O anda Cibrîl-i emîn gelip; “Yâ Resûlallah! Ebû Bekr’in sözü üzerine Hak teâlâ bizi gönderdi. Beş bin melek emrindeyiz” diye arz eyledi.

Comments are closed.