Hazret-i Hüseyin (radıyallahü anh) rivayet eder: “Hazret-i Osman’ı katledenler/öldürenler, mescitte oturmuş pişmanlıklarını anlatıyorlardı ki, gök yüzünden bir şahıs belirdi.
Onlara göründü.
Çok da üzgündü.
Elinde Kur’an-ı kerim vardı.
***
O kimselere seslenip ‘Muhammed aleyhisselam, dininde ayrılık çıkaran ve fırkalara ayrılmaya sebep olan kimselerden uzaktır… Böyle olduğunu bilmiyor musunuz?’ dedi.”
Onlar bunu işittiler.
Tövbe edip ağlaştılar.
***
İslam dini yayılmaya başlayınca, her taraftan Araplar Medine’ye gelmeye başladılar. Mescid-i şerifte, gelenler yer bulamadılar.
Mescit dar geldi.
Mecburen sahraya çıktılar.
Çadır kurup oturdular.
Resûl-i Ekrem Efendimiz “Her kim bizim mescidimizi bir zıra/seksen santim büyültürse cennet onun içindir” buyurdu.
***
Hazret-i Osman bunu işitti.
Derhâl ayağa kalktı.
Ve “Yâ Resulallah! Benim ne malım varsa sana feda olsun. Ben genişleteyim” dedi.
Ve kırk zıra genişletti.
***
O anda bir vahiy geldi.
Rabbimiz, onun hakkında “Allahü teâlânın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve Allah’tan korkan kimseler tamir eder…” mealindeki Tövbe suresi, on sekizinci âyet-i kerimesini gönderdi.