Resul-i Ekrem Efendimiz Mirac-ı şerife çıktıkları zaman dördüncü gökte bir arslan gördü ki azameti ve heybeti dil ile anlatılamaz.
Merak etmişlerdi.
Hazret-i Cibril’e döndüler.
Ve “Yâ kardeşim Cebrail! Bu arslan nedir?” diye sordular.
O da arz etti ki:
“Yâ Resulallah! Yabancı değildir. Hazret-i Ali’nin ruhaniyetleridir. Mübarek parmağınızdan yüzüğünüzü çıkarıp ağzına atın.”
Efendimiz “Peki” buyurdular.
Hemen yüzüklerini çıkardılar.
Ve arslana doğru attılar.
Arslan, tevazu ve hürmet gösterip o yüzüğü ağzı ile aldı.
*
Efendimiz Mirac’dan indi.
Eshabının arasına geldi.
Ve miracını onlara bildirdi…
Dördüncü gökte gördükleri o arslanın vasfını anlatıyordu ki o anda Hazret-i Ali, Resulullah’ın mübarek yüzüğünü ağzından çıkardı.
Avcuna aldı.
Ve edeble huzurlarına varıp onu Efendimiz’e takdim etti. Bütün Eshab-ı güzin Hazret-i Ali’nin bu kerametini görünce kendisine hayran oldular.
*
Sa’d bin Ebi Vakkas hazretleri anlatır:
Bir gün Hazret-i Muaviye (radıyallahü anh) bana sordu ki:
“Ali’yi sever misin?”
“Elbet severim” dedim.
“Niçin?” diye sordu.
Ben de, “Onu nasıl sevmem ki Resulullah Efendimiz, bir gün Hazret-i Ali’ye, ‘Yâ Ali! Sen bana, Hârun’un Mûsâ’ya (aleyhimesselam) yakınlığı gibisin’ buyurmuşlardı” dedim.