Emir Sultan hazretlerinin bir talebesi, bir gün kitaplarda bir hadîs-i şerif gördü ve içinden “Hocama gideyim. Bu hadis sahih midir, değil mi, öğreneyim” diye düşündü.
Ve huzura vardı.
Tam soracaktı.
Ama o sormadan Emir Sultan hazretleri “O hadis, sahihtir!” buyurdu.
Ve şunu anlattı:
“Bir gün kâfirler Resulullaha gelip ‘Eğer hak peygambersen şu Hacer-ül esved’in içinden bir yiğit çıksın ve o yiğit güzel yüzlü, şirin ve sarışın olsun’ dediler.
Efendimiz dinledi.
Ve ‘Peki’ buyurdu.
Kâfirler Beytullahta toplandılar. Efendimiz, taşa işaret buyurdu.
Taş iki parça oldu.
İçinden bir genç çıktı.
Güzel yüzlü, şirin ve sarışındı. Bazısı iman etti, bazısı ‘sihir’ deyip dalâlette kaldı.
Resûl-i Ekrem;
‘Ey Eshabım! Bu gencin üç günlük ömrü var. Onu bir kızla evlendirin ki ondan yüksek bir zürriyet kalsın’ buyurdu.
Evlendirdiler.
Üç gün geçti.
Lâkin gencin ölüm haberi gelmeyince Sahabe hikmetini sordular. Efendimiz ‘O, vahiy değildi. O haberi Cebrail’den öğrenmiştim’ buyurdu.
O an Cibrîl-i emin geldi.
Ve Hak teâlânın ‘Ey Habibim! O gencin evine düğün gecesi bir fakir gelip ekmek istedi. O da önündeki ekmeği ona verip aç yattı. Biz de ona otuz sene ömür ihsan eyledik’ buyurduğunu bildirdi.”