Hasan Feyzi Efendi, Denizli toprağını nurlandıran bir Hak dostudur. Her veli gibi keramet göstermekten kaçınırdı.
Bu, zihnine takılırdı talebenin.
Bir sabah ders başladığında çocukların zihninde yine aynı şey vardı:
Keramet…
“Hocamız neden hiç keramet göstermiyor?” diyorlardı.
Bu, malûm oldu büyük zata…
Dersi kesip döndü onlara.
Ve “Biz şu günahkâr hâlimizle yerin dibine lâyıkız, buna rağmen bakın yer üstündeyiz… Bu, keramet değil de nedir?” dedi
Talebeler şaşırdılar!..
Birbirlerine bakıştılar.
Hocaları, bu defa:
“En büyük keramet nedir biliyor musunuz?” diye sordu.
“Bilmiyoruz” dediler.
Hasan Feyzi Efendi:
“En büyük keramet; istikamettir, istikamet, doğru yolda yürümekte sebat etmektir… Asıl hüner; İslâm’a tam uymaktır, İslâm’dan kıl kadar ayrılan kimsede bir harikulâde hâl görürseniz hiç kıymet vermeyin” dedi.
Merakla sordular:
“Neden hocam?”
“Çünkü o, keramet değil istidraçtır. Kâfirlerde ve günahkârlarda görülen fevkalâde hâllere istidrac denir” dedi.
Gençler bunu öğrendiler.
Ve rahatladılar…
Zihinlerindeki “soru işareti” de çözülmüş oldu böylece.