Tarih eğitimi aldım, tarihî belgelerin muhafaza edildiği Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde çalışıyorum. Ansiklopedilerde binlerce tarih maddesi, on binlerce arşiv belgesi okuyup tercüme etmek nasip oldu.
Sadık Söztutan abimizin yazdığı, oğlumun isim konulması hatırasından başka birkaç hatıramı daha özetleyeceğim. Oğlum da cenaze merasimine katılıp hakkını ödemeye çalıştı.
1987 yazında Bursa’da muhterem kayınpederi ile beraberken oğlum için talep ettiğimiz isim, Sadık Söztutan komşumuzun da yazdığı gibi masamdaki hayatını hazırladığım Türklük Âleminin en büyük muhafızlarından Hâce Atâ Ahmed Yesevi hazretlerinin adı telefonla bildirilmiştir. Bu sözleri Mehmedağa külliyesindeki öğretim üyeleri arkadaşlar ile tutanakla kaydedilmiştir. Yazılı ve imzalı tutanak tarafımca muhafaza ediliyor. Oğlumu daha sonra defalarca yanına çağırıp görmediğinde de; “Oğlun nerde?” diye sorardı. O şimdi genç bir maliye müfettişi. Nereden nereye…
Yine 1984’te hayırlı bir iş için yanına gitmiştim. Yanında doğudan aşiret reisleri, kanaat önderleri vardı. O tarihte terör hadisleri daha yeni başlamıştı. Doğulu kardeşlerimiz çok rahatsızdı:
“Tarihçi, bu mesele nasıl çözülür?” diye hiç beklemediğim bir soru yöneltti. Gençtim ve tecrübesizdim ama şu cevabı verince, çok takdir etti. Aşiret reisleri ve kanaat önderleri de teyit etmişti:
“Tarihte bu mesele çözülmüştü. 1880’lerde, Rusya ve İngiltere’nin tahrik ettiği hadiseler üzerine cennetmekân Abdülhamid Han (1876-1909) olayları bastırmak için “Hamidiye Alayları”nı kurdu. Aşiret çocuklarını yetiştirmek için de aşiret mekteplerini açtı…”
Cevabım üzerine hepsi de ittifak etti ve o devirle alakalı hatıraları yâd ettiler…
Sohbetlerinde tarih ve Osmanlı ile alakalı sorular sorar, bize ise “Osmanlı”, “Osmanlı torunu”, “Tarihçi” gibi kelimelerle iltifatlar ederdi.
Osmanlı hayranı idi. Zaten Osmanlı hanedanı üyeleri de cenazesine katılmakla bu sevgisine şahadet ettiler.
Yine, Enver Abimizin dedelerinin soyağacından birazını bulup Tımar Beratları’ndan numune gösterince; ziyadesiyle memnun olup sanki dedelerine kavuşmuş gibi çok sevinmişti. Osmanlıca divanı hatla yazılmış, dedelerinin isim ve memleket ve yer adlarını okuyunca:
-Gazanfer, Grebine böyle mi yazılıyor, diye sordu.
-Evet, cevabım üzerine,
-Gazanfer beni öldürdün, dedi.
-Yaşamanız lazım efendim, cevabım üzerine de; orada iki defa ellerini öptürdü. Çok sohbetinde bu beratlardan bahsedip “Tarihçi Gazanfer, dedelerimin Osmanlı Tuğralı beratlarını gösterdi” diye anlattığını yakın çevresi rivayet ettiler.
Mekânı Cenneti âlâ olsun…
Gazanfer Şahin-İstanbul