Fudayl bin İyâd hazretleri, Hârun Reşîd zamanında yaşamış büyük bir velîdir. Halîfe Hârun Reşîd, bir gece vezîrini yanına çağırdı;
Ve kendisine;
“Beni gönül ehli birine götür. Zîrâ kalbim, bu şâşaalı hayattan sıkıldı. Bir Allah adamı görelim de kalbimiz ferahlasın” dedi.
Vezîr cevâben;
“Başüstüne” dedi.
Ve o zamanın evliyâsından Süfyân bin Uyeyne hazretlerine götürdü Halîfeyi.
Kapısını çaldı.
Ve dışarıdan;
“Ey Süfyân! Sultân kapına geldi, seninle görüşmek istiyor” diye seslendi.
Kapı hemen açıldı.
Hazret-i Süfyân çıktı.
Karşısında Sultânı görünce; “Aman sultânım, niçin habersiz geldiniz. Bilseydik, zât-ı âlînizi yormaz, biz gelirdik” dedi.
Sultan bunu duydu.
Vezîrinin kulağına; “Aradığım bu zat değil” diye fısıldayınca, oradan ayrılıp, Fudayl bin İyâd hazretlerine gittiler. Bu zât o esnâda Kur’ânı kerîm okuyordu.
Sesi duyuluyordu.
Bir âyet-i kerîmede;
“Günahkârlar, kendilerini ehl-i takvâ ile bir tutacağımı mı zannediyorlar?” buyuruluyordu meâlen.
Hârun bunu işitince;
“Bu bize kâfi” dedi ve saraya döndü.
HESAP VAR
Bu zat, sevdiği bir gence; “Senin en kıymetli sermâyen ömründür. Bunu en kıymetli şeyleri yaparak değerlendir” buyurdu.
Delikanlı sordu:
“Ne yapayım efendim?”
“Dînini öğren, öğrendiklerinle amel et, hesap günü gelmeden kendini hesaba çek!” buyurdu.