Veli Şemseddin Efendi’nin talebesinden biri sefere çıktı bir gün… Sahrada ilerliyordu ki şaşırdı yolunu! Bitmez tükenmez bir çölün ortasında yapayalnız kalmıştı… Dört bir yan uçsuz bucaksız “kum denizi”ydi.
Acıkmış ve susamıştı.
Yorgun ve bitkindi…
Ne yapacağını şaşırdı.
Olduğu yere yığılıp kaldı!
Ve “Herhâlde burası benim mezarım olacak” diye düşünüp üzülüyordu ki, hocasını hatırladı birden…
Bu, moral oldu ona.
Sevinip açtı ellerini.
Ve “Yâ Rabbî! Hocamın hürmetine kurtar beni bu sıkıntıdan” diye yalvardı. Gözlerini açtığında “hocası”nı gördü karşısında.
Şaşırıp kaldı…
****
Mübarek zat, üzerinde “leziz yemekler” ve “serin su” bulunan bir tepsiyi önüne koyup kayboldu gözden…
Genç, karnını doyurdu.
Ve uyuyakaldı oracıkta.
Rüyasında hocasını gördü… Mübarek zat bu defa da gideceği yönü eliyle gösterip “Şu yöne git evlâdım!” dedi
****
Uyanıp o yöne yürüdü.
Ve az sonra düze çıktı.
Ölümden kurtulmuştu…
Evet… Allah dostlarından birini rehber edinenler, işte böyle kurtulurlar tehlikelerden. Yeter ki ihlâsla sevilsin o büyükler… Allah’ın izniyle yetişip kurtarırlar sevenlerini.