BURSALI VELÎ Karababazade İbrahim Efendi

Karababazade İbrahim Efendi, Nakşibendî şeyhlerinden olup Bursalıdır. Şeyh Murad Nakşibendî-i Buharî’nin sohbetlerinde kemale erdi. İcazet alarak taliplerini yetiştirdi. 1135 (m. 1722)’de vefat ederek Zeyniler’e defnedildi. Nakşibendî yolunda zikrin usûl ve faziletlerine dair risalesi vardır. Bu eserinde şöyle buyuruyor:
Râbıtasız zikretmek, insanı ilerletmez. Zikretmeden râbıta yapmak ilerletir buyurmuşlardır. Râbıta, her işte yardımcıdır. Zikretmeye yardımı ise pek çoktur. Allahü teâlânın evi olan kalbi, nefsin pisliklerinden ve şeytânın aldatmasından temizler. Zikrin yerleşmesi için kalbi hâzırlar. Râbıta, üç kısımdır: 1- Velînin yüzünü, karşısında bulunuyormuş gibi, hâtırlamaktır. Böyle râbıta, zikre başlarken yapılır. 2- Yüzünü kendi kalbinde bulundurmaktır. Böyle râbıta, zikrederken, kendiliğinden hâsıl olunca, kalbde durduğunu düşünerek, zikretmekle olur. 3- Kendisini, Velînin şeklinde, kıyâfetinde görmek, yani böyle râbıta yapmaktır. Kur’ân-ı kerîm okurken ve dinlerken, ders, vaaz dinlerken, namaz kılarken, her ibâdeti yaparken, kendini o kıyâfette düşünür. Bunları yapan ben değilim, odur denir. Böyle yapılan ibâdetlerden çok lezzet duyulur. Râbıta yapmakla çabuk ilerlenir. Allahü teâlânın rızâsına kavuşulur. Üçüncü kısma (Tam râbıta) denir. Tam râbıta yapan, kendi  kalbini düşünür. Kendine sıkıntı vermeden, namazda oturur gibi edeple oturulur. Baş ve vücut azıcık kalbe eğilir. Gözler yumulur. Çünkü göz, kalbin kılavuzu gibidir. Göz ne ile meşgûl olur ise, kalp de onunla meşgul olur. Bunun için, duygu organlarının hiçbiri bir şey duymamalıdır. Hiçbir uzuv oynatılmaz. Dudaklar birbirine yapışır. Dil damağa değer, (Allah) kelimesi, hayâl ile, düşünülerek, o (nûrdan kuvvet) üzerinden geçirilir. Hayâl ile, zevk, şevk, saygı ile, (Onun gibi, hiçbir şey yoktur) âyet-i kerîmesine uyarak, hiçbir şeye benzemeyen bir zâtın ismi olan Allah, Allah, Allah denir. Kalbine bir düşünce gelmemesi için çabuk veya ağır ağır zikredilir. Zikrin, kalbin yakınında olması lâzımdır. Zikir günde, en az beş bindir. Ramazân-ı şerîfte on beş bin, başka aylarda yedi bin, mümkünse her zaman on beş bin olmalıdır…
Zikir bu kadar anlatılabilir. Yapınca anlaşılır. İyi yapmak çok yapmakla olur. (Ölüm gelmeden önce zikret! Çünkü, kalbin temizliği zikirle olur. Allahü teâlânın zikrinden başka, her ne olursa olsun, can çıkarmaktır) sözü meşhûrdur.

Comments are closed.