Saîdüddin Fergânî hazretleri evliyanın büyüklerindendir. 620 (m. 1223)’de Mâverâünnehir’in Fergana vadisindeki Kâşân şehrinde doğdu. Şehâbeddin Sühreverdî’nin halifesi Necîbüddin Şîrâzî’ye intisap etti. Sonra Şam’a giderek Sadreddin Konevî’nin sohbetlerinde bulundu ve icazet aldı. 699 (m. 1300)’de hacda iken vefat etti. Bir sohbetinde buyurdu ki:
Üzerine farz olan ilimden bir meseleyi öğrenmesi, ona, bütün dünyâdaki kesblerin hepsinden yapacağı ve ele geçireceği altın ve gümüşlerinden daha iyi ve üstündür. Herkese, ilim öğrenmekten daha iyi hiçbir şey yoktur, işlerin hepsi, ilim ile doğru olur ve ilimsiz hiçbir iş yapılmaz. Nitekim Peygamber efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem), “İşlerin hangisi üstündür” diye üç kerre suâl olundu. Her seferinde “İlimdir” diye buyurdu. Dediler ki; “Yâ Resûlallah! Biz size işten soruyoruz, siz bize ilimdir, buyuruyorsunuz. Hikmeti nedir?” Buyurdu ki: “Çünkü hiçbir iş, ilimsiz doğru olmaz ve onsuz hiç kıymeti olmaz.” Öyle ise, eziyet çekip çalışmalıdır ki, yaptığı ziyan olmasın.
İlim ile meşgûl olmak gerekir, ilmin ve ibâdetin aslı iki şeyle olur. Gönül diğer şeylerden tamamen kurtulmalı ve mide de boş olmalıdır. İhlâs ile ibâdet de, bu ikisi ile olur. Kimin dünyâya arzu ve isteği olursa, ondan hiçbir şekilde ihlâslı bir iş zuhur etmez. Kimin midesi dolu olursa ve dünyâ işi yaparsa, asla nefsânî arzuları yok olmaz. Onun cenâb-ı Hakkın dergâhında haysiyeti olmaz. Nefsin arzuları, ancak, dünyâdaki mübahların fazlasından diğer insanların haramdan sakındığı gibi sakınmakla ve nefse rahatlık veren her şeyden uzak olmakla ve kötü iş, kötü yer ve kötü yârı terk etmekle ve kötü düşünce, fesatlık, buğuz, hased, kin, ucub, cimrilik gibi husûsları kalpten çıkarmakla yok olur.
Her işin bir aslı vardır. Bir insanın itaatli kul olmasının aslı dört şeyledir. Birincisi, uzun emelli olmamak, ikincisi, cenâb-ı Hakkın vaadinden emîn olmak, Üçüncüsü, cenâb-ı Hakkın taksimine, verdiğine râzı olmak. Dördüncüsü, mideyi haramdan korumaktır. Kim bu dört şeyi muhafaza ederse ve yerine getirirse, bütün mücâhedeleri yerine getirmiş olur. Nefsini itaat altına almış olur. Nefsin hassaları işe yarar hâle gelir. Tâib (tövbe eden) bir vücut, yeni eğerlenmiş at gibidir. Eğer atın eğeri ve gemi, gerektiği gibi doğru yapılmışsa, harp yerinde her bakımdan işe yarar.