Allah dostlarından Ahmed Mekkî Efendi hazretlerine bir gün “bir genç” gelip;
“Efendim, çok günâh işliyorum, bundan kurtulmak için ne yapayım?” diye sordu.
Büyük zât sordu ona:
“O günâhları herkesin gözü önünde mi işliyorsun evlâdım?”
“Hayır efendim, gizli işliyorum.”
“Kimse görmüyor mu?”
“Hayır efendim, görmüyor.”
Mânâlı mânâlı baktı gence:
“Peki, Allah da mı görmüyor evlâdım?”
Genç şaşırdı:
Benzi “kül gibi” oldu.
Ve sesi titreyerek sordu:
“O görür, değil mi efendim?”
“Tabii ya, Ona gizli mi var evlâdım?”
Genç kızardı, bozardı.
Anlamıştı işin esâsını.
Kalbi değişti.
Günâhlara karşı “nefret” duydu içinde.
Artık istese de yapamazdı o günâhları.
? ? ?
Mekkî Efendi hazretleri, torunlarından Baha Beyin oğlu Mehmed’i çok sever, onu bizzât okuturdu. Her hafta bir gün evlerine giderdik. Ona iki kitap okuturdu.
“Elifbâ”
“Îmân ve İslâm”
Bu iki kitabı, sırtlarından kendi eliyle dikip kaplamıştı.
Önce “Elifbâ”yı okuturdu.
Sonra “Îmân ve İslâm”ı.
Ayrıca benim kimyâ hocam Hüseyin Hilmi Efendi’nin kitabı olan bu “Îmân ve İslâm” ile “Ehl-i Sünnet Yolu” kitâplarından müftülüğe bolca getirir, kendisini ziyârete gelenlere hediye ederdi.