Devlet içinde devlet olmaz

1699 Karlofça Antlaşmasından 2008 yılına kadar ne Osmanlı
Devleti ne de Türkiye Cumhuriyeti asla bağımsız olmadı. Türkiye 2008’de IMF ile
irtibatını kestikten sonra gerçek anlamda bağımsız oldu. Türkiye Cumhuriyeti
dış politika, ekonomi, kültür ve hatta her konuda dışa bağımlı idi. Bilhassa dış politikada ABD ve AB ve İsrail’e endeksli idi.
Bunların menfaatleri Türkiye için kıstas idi. Ak Parti iktidarı son yıllarda
yalnız dış politika değil her konuda Türkiye’nin menfaatini ön planda tuttu. Bu
İsrail başta dış güçleri tedirgin etti. Batı’dan bunu farklı algıladı ve
saldırıya başladı. Aslında kayma vardı. Ama bu kayma Türkiye’nin menfaatine
doğru idi. Dış güçler ve bunların Türkiye’deki uzantıları başta
“Paralel yapı” olmak üzere vesayet rejiminin özlemi içindedirler. Ak Parti
iktirdarının son yıllarına kadar İsrail’i bir yazara göre “Dünyada iki Yahudi
devleti vardı. Büyük olanı Türkiye, küçük olanı İsrail” idi.

 

Başbakan Erdoğan, vesayet rejimine karşı olduğu ve halkın
milli iradesini savunduğu için düşmanlar. Başbakan Erdoğan’ın şahsında Türkiye
ve Türkiye’nin şahsında İslam Dünyasına savaş açılmıştır. Bu savaşın baş aktörü
İsrail’dir. Yahudinin intikamı çok haince ve son derece şiddetlidir. Ama asırlardır
Yahudi daima taşeron kullanmıştır.

Bugün başbakanın düşmanı olan CHP, MHP, BDP, Paralel Yapı,
dış güçler aslında İsrail’e ve dış güçlere hizmet ettiğinin farkında değildir.
Yahudi CHP’nin 64 yıl iktidar olmaması ve önümüzde de iktidar olması da mümkün
değildir. MHP ise barış sürecini Erdoğan devam ettirdiği için düşmandır. BDP’ye
gelince Başbakan tek vatan, tek bayrak, tek millet ve tek lisan dediği için
düşmandır. Paralel Yapı ise İslam ahlakından yoksun olup, vesayet rejimi
peşindedir.

Hepsinin arkasındaki ivme İsrail ve onun emrindei medya ve
sermayedir. Bu güçler paralel yapının esareti altındadır. Netice olarak Türkiye
bir Suriye, Ukrayna ve en azından Mısır’ın durumuna düşürmek “insanlara iftira
atmak, iffetlerine dil uzatmak, mahremlerine girmek, bunları kaydedip tehdit ve
şantaj aracı olarak kullanmak, güzel dinimizin hiçbir ilkesi ile bağdaşmaz.”
Ayrıca Türkiye aleyhine ülkenin siyasilerine göndermek Müslümanların bağış ve
zekatlarını Obama’ya bağış ve Ermeni lobisine bağış ne derece uygundur. Sidney
Lumet’in Wetwork’a göre “Dünyayı devletlerin değil, şirketlerin, milletlerin
değil para birimlerinin olduğu yeni modern dünyayı yazılım ve donanım
şirketleri idare etmektedir.

Küresel iletişim sistemleri sayesinde küresel sermayenin
organize ettiği ve mali destek verdiği sokak hareketleri Ukrayna’da olduğu gibi
sokak isyanları ile demokrasiler yıkılarak küresel sermayeye o ülkenin
ekonomisi esir alınmaktadır. Bu ülkeler IMF ve Dünya Bankasından kredi almaya
mecbur edilerek verilen kredi faizleriyle en az 3 ya da 5 misli küresel
sermayeye ve Yahudi’ye dönmektedir.

Caddelerde kamu ve şahısların mallarını yakıp yıkanların
kullandığı havai fişekler, Molotof kokteyler elbette babaların verdiği
harçlıkla temin edilmiyor. Paranın kaynağı İsrail, Almanya ve ABD’dir.
Suriye’nin de payı küçümsenemez. Türkiye’deki muhalefet farkında olmadan
emperyalist güçlere hizmet etmektedir.

Ukrayna’dan ders alınmalıdır. Sokak isyani ile Kırım’ı
kaybetti. Ekonomi alt üst oldu. Bir çok şehirde Rus asıllılar özerklik peşindedir.
Ve sonunda Ukrayna IMF’den 40 milyar dolar kredi almaya mahkum oldu. Paralel
yapının ve onun emrindeki olan muhalefetin hedefi Türkiye’de siyasi ve ona
bağlı ekonomik istikrarı bozmak. Türkiye’nin ekonomik anlamda özgür ve
demokratikleşmesini önlemektir.

Comments are closed.