Ebül Hasan-ı Harkânî hazretleri büyük velîlerden olup, Harkan’da dünyaya geldi. Uzun boylu, heybetli, gözleri iri ve yüzü gâyet nurlu bir mübârek zât idi.
Henüz doğmamıştı ki, büyük üstadı Bâyezid-i Bistâmî hazretleri Onun geleceğini haber verdi.
Şöyle ki; Her sene şehidleri ziyâret için Kumtepe mevkiine giderdi.
Oraya giderken Harkan kasabasından geçilirdi.
İşte bu büyük zat, Harkan kasabasına gelince, bu yerin havasını derin derin koklar, bu hâl talebelerin garibine giderdi.
Bir seferinde;
– Efendim, sebep ne ki bu yerin havasını koklarsınız, biz hiçbir koku alamıyoruz, dediler.
Cevaben;
– Bana, bu yerden öyle birinin kokusu geliyor ki, kemâle geldiğinde devrinin kutbu olur, buyurdu.
Lâkin ne garip cilvedir ki, zevcesi bilmiyordu bu zâtın üstünlüğünü.
Hattâ yerli yersiz hakaretler eder, üzerdi bu büyük velîyi.
Nitekim İbni Sînâ, Ebül Hasen ismini işitince merak edip, Harkan’a, bu zâtı ziyârete geldi ve çaldı kapısını.
Zevcesi açtı kapıyı.
– Kimi aradınız?
İbni Sînâ;
– Ebül Hasan hazretlerini ziyâret için gelmiştim, dedi.
Kadın bu defa;
– O ormana gitti. Sen ziyâret edecek başka adam bulamadın mı? dedi.
İbni Sînâ ayrılıp ormana doğru gidiyordu ki, ileriden geldiğini gördü bu zâtın.
Odunları arslana yüklemiş, geliyordu.
Yaklaşıp;
– Bu ne hâl yâ ebel Hasen? dedi.
Büyük velî cevaben;
– Evimde, biraz önce gördüğün belâ yükünü çekiyorum. Bu hayvan da benim yükümü taşıyor, buyurdu.