Dinî mesuliyetten korkmak!..

İslam büyükleri, kul hakkından, dini mesuliyetten, vebalden çok korkarlardı. Sevdiklerinin, kadılık gibi mesuliyetli ve çok zaman doğru iş yapma imkânı bulunmayan görevlerden birini kabul etmesine izin vermezlerdi. Tabii ki istisnai durumlar hariç.
Süfyan-ı Sevrî buyurdu ki: “Ey kardeş, şu zamanda sen, imamlık, müezzinlik, vezirlik ve kethüdâlık gibi hiçbir vazife alma! Birisinin fakirlere dağıtılmak üzere sana emanet edeceği malı da sakın alma!”
Muhammed bin Vâsi de şöyle buyurdu: “Kıyâmet gününde hesap için ilk çağrılacak olanlar kadılardır, yani hâkimlerdir. Onlar, pek azı müstesnâ, kurtuluşa eremezler! Onların destekçileri de onların mes’uliyetine ortaktır!”
İmam Ebû Hanife hazretleri baş kadılık vazifesini kabul etmesi için zorladıklarında, o bunu reddetmişti. Bu sebeple onu hapsettiler. Kadılığı kabul ederek kendilerinin emrine girmesi için, onu, hapisten çıkarıp günlerce dövdüler. O, bazı günler, yediği dayakların te’siriyle bir çocuğun ağlaması gibi ağlar, fakat yapılan teklifi de reddederdi. Sonra şöyle söylemeye başladı: “Nice hak vardır ki, onu kadı iptal eder! Ve nice bâtıl vardır ki onu kadı hak yerine kor!”
Üstad Aliyyül-Havvâs buyurdu ki: “Bu zamanda kazancın çoğu haksızlık ve zulümden ibarettir. Hatta bir şahıs adaletle iş görmek istese, insanlar buna ehil ve lâyık olmadıkları için, muvaffak olamaz!”
Üstadın tanıdıklarından biri, uhdesine kadılık görevi almıştı. Bundan dolayı üstad ona sitem etti. O da kendisini ma’zur göstermek için;
“Efendim, ben bu görevi, sırf iyiyi emretmek, kötüyü yasaklamak için kabul ettim!” dedi. Üstad ona şu sözleri söyledi:
“Bu, iblisin seni aldatmasından başka bir şey değildir! Zira senden önceki kadılar bile şimdikinden daha iyi şartlar altında bulundukları halde buna muvaffak olamadılar. Zamanımızda ise, idareciler; ‘Biz, zamanımızın en iyileriyiz! Zira insanlar bize muhtaç oldukları halde, biz onlardan hiçbirine muhtaç değiliz!’ diyorlar.”

Comments are closed.