Abdülkâdir-i Geylani hazretleri, üstüne kıymetli bir elbise giyer.
Cins bir ata biner.
Sırtına da muhteşem “bir şal” alır ve çıkar yola.
Heybet ve saltanatla giderken onu bir Yahudi görür birden.
Sırtında bir denk çalı diken.
Geçer atının önüne ve “duuur!” diye seslenir.
Durunca sorar:
“Ey Gavs! Sizin peygamberiniz ‘Bu dünya mümine zindan, kâfire cennettir’ demiş, öyle mi?”
“Evet, öyledir.”
“Nasıl olur? Bir kendi hâline bak bir de bana… Yani sen, şu saltanatınla ‘zindandasın’ ben de şu perişan hâlimle ‘cennetteyim’ öyle mi?” der.
Mübarek zat iner attan.
Sağ kolunu ona doğru uzatıp “Bak, ne görüyorsun?” der.
Yahudi kol ağzından baktığında “cenneti” görür. Gavs-ı âzam da içinde oturmaktadır.
Hazret-i İmam sorar:
“Şimdi söyle, ben burada neredeyim?”
“Zindandasın” der.
Sonra sol kolunun içini gösterip “Ne görüyorsun?” diye sorar.
Yahudi “cehennemi” der.
Ve titremeye başlar!
Dehşet sarar içini!
Zira cehennemde yanarken görmüştür kendisini.
Gavs-ı âzam sorar:
“Sen burada neredesin?”
“Cennetteyim” der ve ellerine yapışıp “Vallahi o söz doğru. Biz burada cennetteyiz, siz zindandasınız” der ve okur şehadeti!
İman eder, kazanır sonsuz saadeti…