Ebû Abdurrahmân Mukrî hazretleri, tefsîr, hadîs, kırâat ve Şafiî fıkıh âlimidir. 361 (m. 971)’de Nişâbûr’da doğan Ebû Abdurrahmân 430 (m. 1039)’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
İmâm-ı Buhârî’nin ve imam-ı Müslim’in bildirdikleri hadis-i şerifte, (Elbet bir zaman gelecek ki, benim ümmetim, İsrâîloğulları gibi olurlar. Bir çift ayakkabının birbirine benzedikleri gibi, onlara çok benzerler. Öyle olur ki, onlardan biri, anası ile zinâ etse, ümmetimden de öyle yapanlar olur. İsrâîloğulları yetmişiki fırkaya ayrıldı. Benim ümmetim de yetmişüç fırkaya ayrılır. Bunların yetmişikisi bozuk inanışlarından dolayı Cehenneme girecektir. Yalnız bir fırkası, girmeyecektir). (O fırka, hangisidir?) denildiğinde, (Benim ve Eshâbımın yolunda olanlardır) buyuruldu.
İnanışlarından dolayı Cehenneme girmekten kurtulacak olan bu bir fırkaya, (Ehl-i sünnet velcemâ’at) mezhebi denir. Yetmişiki fırkadan her biri, kendisinin Ehl-i sünnet olduğunu söylüyor. Kendisinin Cennete gideceğine inanıyor. Bu iş, söylemekle, sanmakla anlaşılmaz. Sözlerin ve işlerin, âyet-i kerimelere ve sahih hadislere uygun olması ile anlaşılır. Ehl-i sünnet mezhebi de, (Mâ-türîdî) ve (Eş’arî) olarak ikiye ayrılmış ise de, ikisinin aslı bir olduğundan ve birbirlerini kötülemediklerinden ikisi bir sayılır.
Ehl-i sünnet fırkası, ibâdette ve bütün işlerde dört mezhebe ayrılmıştır. Dördünün îmanı hep bir olduğundan, hepsi bir fırkadır. Bu dört mezhep, âyet-i kerimelerde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmemiş olan hükümlerde, birbirlerinden ayrılmışlardır. Hepsi, bu hükümleri anlamak için ictihâd etmiş, çok uğraşmış, başka başka anlamışlardır. Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmiş olan hükümlerde ayrılıkları yoktur. Böyle, manaları açık ve kati olan nasslarda ictihâd yapılmaz. Açıkça bildirilmeyen, inanılacak şeylerde ictihâd ederken, yanılan affolmaz. Böyle yanılarak, îtikadı bozulmuş olan yetmişiki fırkaya (Bid’at sahibi) veya (Dalâlet ehli), yâni (Sapık) denir. Fakat, bunlara kâfir denilmez. Dinde açıkça bildirilmiş olan şeylerden bir tânesine bile inanmayanın îmanı gider. Kâfir olur. Yanlış ictihâd ederek îmanı gidenlere (Mülhid) denir. Yetmişiki sapık fırkadan Bâtınî, Mücessime, Müşebbihe ve Vehhâbîlerden bir kısmı ve ibâhîler mülhiddirler…