Edebâli ile tanıştı…

Osmân Gâzi, dünyâya geldiğinde Söğüt’te Müslümanlar sevince gark oldu.
Büyüyüp serpildi.
Güzel ahlâkıyle tanındı.
Şeyh Edebâli’yi tanıdı.
Hizmet ve sohbetiyle şereflenip, ilim ve feyiz edindi.
Resûl’ün ahlâkıyla bezendi.
Ertuğrul Gâzi’nin silâh arkadaşları, Onu yetiştirdiler.
Ata nasıl binilir?
Kargı nasıl savrulur?
Kılıç nasıl vurulur?
Bunları öğrendi.
Gazâlara katılıp, olgunlaştı.
Ondakuz yaşında, Hocasının sohbetine gitti bir gün.
Gece orada kaldı.
Yatsıyı kılıp yattı.
Ve bir ruyâ gördü.
Şöyle ki: Şeyh Edebâli hazretlerinin bağrından bir ay çıktı.
Kendi koynuna girdi.
Kendi bağrından bir ağaç çıktı.
Dalları âlemi tuttu.
Gölgesinde nice dağlar, nehirler, nice köy ve şehirler vardı.
İnsanlar, cıvıl cıvıl kaynaşıyordu.
Nihayet uyandı.
Hocasına anlattı.
O da tabir edip;
“Yâ Osmân! Hak teâlâ sana ve evlâdına çok büyük bir saltanat ihsân etti. Bütün dünyâ, emriniz altında bulunacak. Kızım Mal Hâtun sana zevce olacak” buyurdu.
Dursun Fakîh oradaydı.
Nikâhlarını kıydı.
Ve evlendiler.
Bu evlilikten bir oğlu oldu.
Orhan…

Comments are closed.