“Efendini zehirleyerek öldür!..”

Ömer bin Abdülazîz hazretleri zamanında insanlar sulh ve sükûn içinde yaşıyorlardı. Ancak çekemeyenler de vardı kendisini.
Bunlar bir gün Halîfenin hizmetçisini bir yere çağırdılar. Geldiğinde kendisine bin altın verip;
– Efendini zehirle! dediler.
Hizmetçi bin altını görünce unuttu her şeyi.
Ve içirdi bir gün zehiri Halîfeye. Halîfe hazretleri durumu anlayınca, çağırıp sordu hizmetçiye:
– Ben sana bir kötülük yaptım mı?
Hizmetçi;
– Hayır efendim yapmadınız, dedi.
– Öyleyse sen bu kötülüğü niye yaptın bana? Nasıl yapabildin bana bu ihâneti? buyurdu.
Hizmetçi önüne bakıyordu.
Halîfe hazretleri;
– Eğer doğru söylersen cezâ vermeyeceğim, dedi.
O zaman hizmetçi bin pişmanlıkla yerlere kapanarak;
– Ey efendim, düşmanlarınız (bin altın) verip bana bu işi yaptırdılar, dedi.
Halîfe, getirtti o bin altını.
Gönderdi devlet hazînesine.
Hizmetçiye de;
– Seni affettim, hizmetine devam et, buyurdu.
***
Bu zat bir gün sevdiklerine;
– En mühim iş, son nefeste îmânla gitmektir ki, yaptığımız ibâdetler de hep bunun içindir, buyurdu.
Bir müddet sessiz kalıp;
– Âh yalan dünya! Cenâb-ı Hak dünya için; metâ-ül gurur buyuruyor, dedi.
Oradakiler;
– O ne demek efendim? deyince;
– Hani tencereyi tutmaya yarayan bez vardır ya, metâ-ül gurur odur işte, buyurdu.

Comments are closed.